çocuk olunca ne değişiyor ki? normal bir insanın cinsel organı yasak olduğu gibi çocuğun da yasak. hatta çocukların ki daha elzem. her kanalda çocuk organı gösterilmesi pedofilileri azdırıp cesaretlenmelerinden başka ne boka yarar?meraktan çok hayalkırıklığı görüyorum.

bu devlet hüseyin üzmez gibilerini yetiştirip üstüne bir de arkasında durduktan sonra bana çok normal geliyor.

herkesin aklina pedofili gelmis, bir benim gelmemisti bu. nasil bir zihniyetiniz var yahu, bilincaltinizda neler geciyor? denize girerken ne cocuklarin aileleri ne de etraftakiler bundan rahatsizlik duyuyorken, bu masum seyden tvdekiler neden rahatsizlik duyar anlamiyorum.

@mayeskuel, o zaman kedi ve kopege de sort giydirilsin zoofilileri azdirmamak icin, hatta tv'lerde de yer almasin hayvanlar.

gerci dogustan fanatik reklaminda cocuklarin cukleri alenen gosteriliyordu, sonra bir kanun mu degisti de bunlar gorunmez oldu acaba?

sapik misin bilader? dunyada pedofili gibi bir illet var ve cocuklari da bunlardan korumaya calisiyorlar. bi dunya cocuk istismari haberi cikiyor sen de cikip neden gosterilmiyor diyorsun. birazcik fikir yurutsen neden oldugunu anlarsin.

böyle bir sansürden daha normal bir şey düşünemiyorum. evet, sansürün kimisi bazen çok gereklidir, kimse kusura bakmasın. plajlardaki durum zaten normalinde de biraz farklıdır, sadece çocuklar için değil yani. hani kırk yıllık geyik vardır ya, plajda kimse bikiniyle mayoyla gezerken birbirinden utanmaz ama yolda o şekilde yürümekten çekinir gibisinden..

kaldı ki ben biraz daha ileri gidip her reklamda çocuk oyuncu oynatanları ciddi anlamda kınıyorum. esasen çocuklarla doğrudan ilgili olmayan ürünlerin reklamlarında çocuk oyuncu oynatmak hiç de etik değildir kanımca.

valla bizim bilinçaltı senden daha temiz. nitekim tv'de çocuk organı göremiyorum diye duyuru açan sensin.

deniz örneğine gelince. denizde herkes yarı çıplak geziyor ama sokakta herkes giyinik. kedi köpekle çocuğu mukaeyse edecek kadar uçmuşsun. oldu hayvanlar gibi çıplak gezip sokak ortasında çiftleşelim. çünkü onlar çıplak.

ben çok bebek pipisi gördüm tv'de. en son 15 gün kadar önce NTV'nin bir belgeselinde gördüm.

@deeperdown, yabanci belgesellerde bu yonde bir kisit yok zaten, kadin vajinasi dahi kimi durumlarda gosteriliyor ve "sapik misin sen birader?" denilmiyor. ama nedense turk yapimlarda son yillarda pipi bile gosterilmiyor; cocugunun penisi ile her firsatta ovunen bireylerin oldugu bir toplumda bunun yasaklanmasi garip geliyor.

@vercingetorix, sadece deniz ornegini vermek eksik olur. komsunun, akrabanin 1-2 yaslarindaki cocugunun penisini gormuyor musun? altini degistirirlerken(hatta sen degistirirken), yikarlarken, sunnet olurken ben goruyorum ve hicbir taraf da bundan rahatsiz olmuyor. ama komsumun kendisini akrabami iccamasiri ile gormuyorum; cunku toplum ahlakina aykiri bir durum.


@mayeskuel, kedi kopekle cocugu degil ama seni mukayese etmeye baslayacagim. nasil bir mantiga sahipsin?

@fundamental, evet o kadar sapigim ki reklamlarda cocuk ariyorum ve bunu da duyuru'da ima ediyorum. senden de bu kacmamis, cok zekisin maasallah! ulkemize yakisan bir vatandassin, gogsumuzu kabarttin.


anlamayanlar icin sorumu genisleteyim, dogustan fanatik reklamlarinda bir sakinca yokken, ne oldu da basinda bir anda cocuk cinsel organi gozukmemeye basladi; hangi kanun degisti?

aklın yolu birdir sözünü hatırlayıp kullanmamaya karar vermişler diyelim o zaman, ne diyelim artık.. çocuk da bir insandır, bireydir. bu bağlamda, neden yetişkin bireylerinki gösterilmiyorsa, aynı sebepten gösterilmiyordur.

(komşunun o yaptığı da doğru bir şey midir tartışılır ayrıca. ben şahsen yapmam çok yakın akrabam değilse ortamdakiler.)

böyle bir sansürden ziyade otosansür olduğunu düşünüyorum. pedofili ile ilgili bir konferansta bu sçtan yakalanan kişilerin bilgisayarlarında, evlerinde bizim çok masumane bulduğumuz şu "popom kuru kalıyo"lu reklamların ve bir çok benzerlerinin kayıtlarının çıktığı söylenmişti. yine geçtiğimiz yıl bir uzman facebookta çocukların banyo yaparken vs çekilen masumane görüntülerini paylaşan anne babaların istemeden pedofililere uygun ortamı sağladıklarını söylemişti. kim şimdi diyebilir ki "benim listemdeki tüm arkadaşlarım oldukça sağlıklı bireylerdir, çocuğumun çıplak fotolarını paylaşabilirim, kimse o fotoları bilgisayarına indirip de diğer sapık arkadaşları ile paylaşmaz" diye. ben diyemem.

sansür.
çocuk cinsel organının durup dururken gösterilmesi saçma olabilir tabi. pedofili diyenlere sözüm yok (saçmaladıkları için) ancak bir filmde altı değiştirilen bebeğin gösterilmemesi sansürdür (kesilmişse tabi) aktüel görüntülerde sahilde cıbıl cıbıl yüzen kumla oynayan veletlerin gösterilmemesi sansürdür.
youtube hiç bir cinsellik görüntüsüne izin vermez. ancak istediğiniz kadar vajina veya meme muayane vb videosu bulabilirsiniz. yani videonun içeriği önemlidir. önemli olmalıdır. pedofili diye sansür kabul edilemez.
pedofili kötü ise kardeşim, sokaklarda insanlar sigara içiyor ve sigara kötü, çocuklara satışı yasak. onu da yasaklayın.
eminim adana'da beni sokakta şort ile dolaşırken görüp beğenmiş bir gay vardır. (beğenilecek adamım zaten) o zaman sokaklarda erkeklerin şortla dolaşmasını da engelleyin. yasaklayın. çünkü "sapık" ilişkiye "yönlendiriyor"
hadi canım saçmalamayın. pedofiliymiş. bizim aklımız ermiyor demiyorsunuz da...

ne değişti sorusunun cevabı için bundan 15 yıl önce otobüslerde fosur fosur sigara içilebildiği ve hatta "beyfendi çocuk dumandan kusacak, söndürür müsünüz" dendiğinde ters ters bakışlarla karşılaştığınızı ve fakat şimdi şöförün dahi sigara içemediğini (ya da şöförler içiyor da olabilir bilemedim) hatırlatmak isterim. doğuştan fanatik reklamları da sağlıklı bir zihnin ürünü değildi bence.

eger pedofiliyi onlemek icin bu reklamlara engel olunuyorsa, cocuk bezleri, sampuanlari gibi reklamlarinin hicbirinde cocuklar oynatilmasin, fotografi bile koyulmasin. cocuklarin boyunundan biraz asagisini gormek bile pedofilileri tahrik edecektir. www.tuketiciler.org

bu onlemleri yetiskinlerin hayati icin genisleterek "kadinlar kisa etek giymesin[ya da basortusuz gezmesin], cunku beni azdiriyor, tahrik oluyorum ve ona tecavuz etmek istiyorum" da diyebiliriz. ne de olsa, bu tur egilime sahip sapkinlar her toplulukta mevcuttur.

@bitter cikolata, evet o otobusteki sigara yasagi icin kanun degisti. ama bu cocuk penisi icin bir kanun degisikligi var mi, esas merak ettigim o. yani ben bir bebek bezinin reklamini yapacak isem cocugun penisini gosterdigimde basimi agritacak kanun var midir, hangisidir?

O "doğuştan fanatik" reklam serisi çıktıktan sonra sadece o reklamlar için sansür uygulandığını hatırlıyorum hayal meyal. Tam bir kanuni sansür değil ama baskı vs... ileydi yani.

Şimdi ise otosansür var. 90'lar Türkiye'sinden çok daha muhafazakarız. O zaman çok daha deneysel şeyler yaşanırken şu anda herkes diken üstünde, kimse marjinal görünmek istemiyor. Filmler, diziler her şey otosansüre maruz kalıyorlar yayıncılar tarafından. Kemal Sunal filmlerinin çoğu olması gerekenden 5-10 dakika erken bitiyor; çünkü bir çok sahnesi kesilmiş oluyor. Özellikle yayın hakları satın alınıp yayınlanmayan filmler var.

Çocuk cinsel organları da bu otosansürün kurbanları. Gerçi eskiden de pek görünmüyorlardı ekranlarda ama şimdi neredeyse hiç yok. Gerçi geçen Kanal 7'nin yayınladığı bir Kemal Sunal filmi (Çöpçüler Kralı) vardı ve çocuk pipisi görünen sahneyi kesmişler mi diye izledim, kesmemişlerdi. Heralde gözlerinden kaçmış :-)

Hayatta bazı kurallar vardır yazılı olmayan ki yazılı kurallardan çok daha güçlüdürler...

otosansür sansürün ve baskının olduğu yerde olur. spencertunick.com neden türkiyeye gelmiyor? otosansür mü?

İstanbul'da, minibüslerde ve halk otobüslerinde ipsiz yapılabiliyor.

alanya'da iskele meydanında ve aquaparklarda vart.

www.bungeebosphorus.com

Rock and coke

antalya'da varmış

Yok mu bu yaz yapan ya da yapılışına şahit olan? Antalya'daki kapalı diyor www.bungeebosphorus.com

Linkten kitaplarını görebilirsiniz, web sitesindeki, sol yandaki menüden de aradığınız cevapları bulabilirsiniz. Şahsi görüşüm, entelektüel, kalemi güçlü, dünya çapında bir "yazar". Dini göndermeleri ve tasavvuf konusundaki roman ve köşe yazıları dolayısıyla, yazarlığından çok başka yönleri konuşuldu, yok fetocuymuş aslında yok bilmemneymiş vs. İsterse noel babaya tapsın (bu noel baba metaforunu da paso kullanıyorum lan ya neyse) romanlarındaki kurgu, olayları işleyişi ve beni romanın içine çekip çekemediğidir benim için öenmli olan...
www.elifsafak.us

elif şafak candır.

kişisel görüşüm kurgusal yeteneği süper ancak kalemi güçsüz yazardır.

Safran sarı kitabını, sırf kapağını beğendiğim almıştım. Yine de memnun kalmıştım.

@long live rock n roll Safran Sarı İnci Aral'ın kitabı.

pembe bir kapağa sahip olan aşk kitabını bir de mavi kapakla çıkarması kendisine mesafeli durmama neden olan yazardır..edebi yönü zayıf deniyor, en çok orhan pamukla karşılaştırıyorlar, ki niye öyle olduğunu anlayabilmiş değilim. bir de eserlerinin bir çoğunu sanırım önce ingilizce yazıyor sonra türkçeye çevirttiriyor..

hakkında her zaman tartışma yapılabilir. kitaplarını ingilizce yazıyor da türkçeye başkaları çeviriyor. gülsek mi ağlasak mı bilemiyorum. nasıl bir şeyse bu?

Abavv. Evet, doğru.

Hep karıştırıyorum zaten :)

@mea maxima culpa
Dünyada "becerebiliyorsan" olabilen bir şeydir. Elif Şafak becerdi mi ? Valla ben türkçe hallerini okudum beğendim ama ingilizce halleri aynı güzellikte mi ? bilmediğim ve okumadığım için yorum yapamam. Ana dili dışında başka bir dilde eser veren yazarlara bir kaç örnek;
Vladimir Nabokov - Rus asıllı, hepimizin bildiği Lolita'nın yazarı - yazarken kullandığı dil ingilizce
Emil Michel Cioran - Rumen yazar - yazarken kullandığı dil fransızca
Karl Polanyi - Macar yazar - Büyük Dönüşüm adlı en ünlü eserini ingilizce yazmıştır.
@long live rock n roll
Olur öyle bazen =)
(bkz: ana dili dışında bir dilde yazan yazarlar)

@neosphere polanyi ile elif şafak'ı bir tutman ayrı bir güzellik.

liselilerden kurtulmak mümkün değil sanırım.

@mea maxima culpa
Dikkat edersen "gülsek mi ağlasak mı bilemiyorum. nasıl bir şeyse bu?" demişsin buna ithafen yazdığım örneklerde ve bakınızda sadece polanyi yok, birçok yazar var ve mevzu bahis bir tutmak değil, "dünyadan örnekler" vermek. Liseyi bitireli epey oldu 98 mezunuyum bu bağlamda senin yaşın kaçtır bilmem önemli de değil zaten benim için ama şunu söylemeliyim cevap vermek için cevap yazmış olduğun çok belli. Duyuruda altta kalanın canı çıksın oynamıyoruz, cevap yazamadım altta kaldım yok bilmem efendim hemen "ne olursa olsun" en son bir şeyler yazmış olayım psikolojisine girmene lüzum yok. Sakin ol şampiyon.

ben bu kadının kitaplarını ergenken okudum. beğendim. lakin zaman geçtikçe değil tekrar okunacak kapağı açılacak bir kitap bile olmadı benim için... nedeni ise; kağıt helva diye bir kitap çıkardı. aforizma kitabı gibi. para getirsin diye. tıkandı galiba. olumlu eleştirim ise biraz yaratıcı bir kadın. biraz.

ayrıca sfteses +1

en son ben cevap vereyim yine :) lise bitirme tarihim 87.

şimdi tamam başka örnekler de var, amma türkiye de yaşayan, türkçe konuşan ve türk olan bir insanın ingilizce yazması garip bence.

bir de yok meşhur yazarımız diye baştacı ediliyorsa bu insan daha da garip. bunların hepsi bir pazarlama harikası bence.

velhasıl uzun uzun yazmaya gerek yok. sevmiyorum bu kadının bu sahtekar tavırlarını.

@mea maxima culpa
87 mi!!? Seksen yedi mi?!! Seks en di siti mi ? !
Hocam sen seneye ölürsün zaten ne işin var ekşi duyuruda yok Elif Şafakmış Polanyiymiş bilmem neymiş; böyle şapşal polemikler.
hacı boşver son yılların keyfini çıkar, kırdıysam kusura bakma.

:))

@neosphere tebessüm ettirdiniz beni bu son mevsimimde. hemşirelere söyleyeyim yastığımı düzeltsinler. birazdan takma dişlerimi de çıkarır yatarım zaten.

doktora programı için dilekçe yeterli diyordu internette. ilgili üniversitenin internet sitesini bi yokla bence.

ben bugün teslim ettim boğaziçi üniversitesine. savcılıktan sabıka kaydı ve transcript istediler. bir de başvuru formu.

ek: doktora başvurusu bu. farketmiyor. neden? çünkü terör suçundan hüküm giymemiş olmak lazım.

Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü için dilekçe yeterli oldu.

heyet raporunu almanın kolaylığı hastanesine göre değişebilir. ben zamanında antalya'da 20 dakikada almıştım. internetten biraz araştır istersen. iyi hal kağıdını da evet, en azından ankara'da adliye binası içerisinde bi yer var, oradan alırsın. en fazla yarım saatini alır. yanında bozuk para ve tükenmez kalem, bir de kimliğin olmalı ama.

anladığım kadarı ile riskli şeyin kursu olsa gerek. pilotlok, planör, paraşüt gibi bir şeyin kursu mu bu ?
taahhüt belirli şartlara uyacağını ve sorumluluğun sende olduğunu; muvafakatname ise riski bildiğini ve bununla ilgli yapılacak işlemlere önceden muvafakat ettiğini içeren bir şey olmalı. yani normal bir prosedür gibi geldi ?

@ground kelime anlamından onu çıkardım ama istenen belgeler arasında bu. yani bi post-it'e riski biliyorum yazıp verecek halim yok:) onun usulü ne onu anlamadım.

şablon muvakatnameleri vardır muhtemelen isteyen yere bir sor. noter onaylı falan bir şey istiyor da olabilirler.
adli sicili adliyeden alacaksın zaten onlarca kişi alıyor hemen gösteririler yolunu kısa sürer o iş.
sağlık raporu için uçuşa ve atlayışa elverişlidir yazması gerektiği için hemen bence başla o işe muhtemelen bir kaç gün sürer yok kan testi idrar tahlili röntgen falan bir sürü iş.

tipik bir davranış. derdini düzgünce anlat; önceki işyerinden neden ayrıldığını (cumartesi mevzusu) ve şu anda mağdur olduğunu söyle. ama bunu yaparken seni çalışmak istemiyor konumuna sokmasına müsaade etme. asla geri adım atma bu tip insanlar tutturabildiklerine herşeyi mübah görürler. kararlı ve ciddi bir şekilde konuşabileceksen konuş yoksa seni mat edecekse daha beter olur durumlar ona göre.

tek çalışan siz değilseniz çalışma bakanlığı'na şikayet edin.

Yol yakınken istifa et adam olmaz o adam. Ben çıkarken aynı tıynetteki patron 2 saat dil dökmüştü, ama hala ve hala bu şartları iyileştirme sözü vermiyordu. Bir de gerçek maaş üstünden sgk yatırdığını söyleyip asgariden yatırıyordu. Çıktım çok memnunum.

bi kere o ilk cmtsi giderek sessiz anlaşma imzalamışsınız, yani ben gelirim hacı cmtsi emişsiniz. baştan gitmeyecektiniz. gitgide bokunu çıkarır bu adam ben sana diim. sizinle bişi konuşmak istiyorum de. geç karşısına hiç ezilip büzülmedene tak tak tak söyle. böyle bi vaatte bulunmuştunuz bunu gerçekleştirmenizi bekliyorum de. bol şans.

Sanki ben bu patronu bir yerlerden anımsıyorum ama haydi hayırlısı :)

değilsin. hiç sevmem onları. tadı saman gibi oluyor.

milföy hamurundan mı neyden yapılanlar böyle. yarısı ufalanıp gidiyo zaten.

patane işi milföyleri ben de sevmem ama evde yapılan bir milföyün de tadı müthiştir yav.

yalnız değilsin. Böyle o üst kabuklar soyuldukça bir "olmamış" hissi kaplıyor her yanımı.halbuki boşnak böreği öyle mi .

Bu üstü parça parça dökülenleri sevmem ama evde açılan yufkayla yapılan, sarma böreklere bayılırım. Patateslisini bir tepsi yerim.

hiççç sevmem. içini çok sevsem de sırf bu yüzden talaş böreği yiyemem. ancak bir iki gün geçip de nemlenirse o zaman bayılırım.

bilmem, sen daha daha iyi bilirsin

ben de hiç sevmem. ısırma eylemini uyuzlaştırıyor bana göre. (tarif edemedim ama bisküvi de mesela benim için aynı grupta, bişiy yediğimi hissedemiyorum.)

aynen.

yerim yine de ama börek yedim oh süper hissi olmuyor bunlarda.

Eğer gittigidiyor, sahibinden gibi sitelerde alışveriş yapabilirim diyorsanız oralardan alın. Ama bu tarz bir alışveriş deneyiminiz yoksa riskli olabilir/kandırılabilirsiniz.
Bunlar dışında en iyisi elektronik marketler(teknosa çok pahalı, mediamarkt electroworld ucuz) ya da direkt sony mağazasından alınmalı. Güncel fiyatları konusunda bilgim yok.

Alırken yanında bir tane oyun veriyorlar. Onu iyi seçmeniz lazım.

Bi kere oyunları çok pahalı. Eğer korsan'a hayır diyorsanız bunu aklınızda tutun. Yok ben internetten oyun indiririm/indirtirim diyorsanız PSP'i kırdırmak diye tabir edilen bir işlem var. Bu işlemden sonra oyun yükleyebilirsiniz. Bu işlemin ücreti 20Tl-50Tl arasında değişir. Ankarada iseniz tanıdığım biri var ucuza yapar sanırım.

Aklınıza takılan varsa sorun.

yok zaten eşim sadece futbol oynar diye tahmin ediyorum. çok sık seyahat ettiği için seyahatlerde canı sıkılmasın amaçlı benimkisi. o yüzden, şarjının daha uzun gitmesi vs gibi seçenekler var mı? bir de futbol oyunu deyince bir tane midir? gidelim adam bana hiç satmayan saçma bir futbol oyunu satar falan.

gnctrkcll varsa 349 TL şu an vatan bilgisayarda + 1 oyun hediye. Ek olarak da güzel bir psp çantası takımı alabilirsiniz kulaklık vs.

Futbol oyunu olarak şu anda PES(Pro Evolution Soccer)yeter artar. Zaten eşiniz büyük ihtimalle bu oyunu biliyordur. PSP'de futbol oyunu diye bir çok oyun var. PES genelde beraber satılmıyor. Ben hiç karşılaşmadım böyle bir olayla. Çünkü PES'i her halükarda satarız diye düşünüp hediye olarak vermiyorlar benim bildiğim. Oyun fiyatları şu an ne kadar bilmiyorum ama bir kaç sene önce 110-140 lira arasında değişiyordu. Eğer yanında PES alamazsanız 100 lira üzerinde bir fiyat ödeyerek oyun almanız gerekir. Bence 20-30 liraya kırdırın her oyunu rahat rahat kullanın.
Bu arada yanında PES bulamazsanız futbol oyunu olsun diye başka bir şey almayın gerçekten çok dandik oluyorlar. TEKKEN isimli oyunu alın onu yanında bedava veriyorlardı.

kırtık kırtık almaya çalış. misal yemeğe gidin cüzdanımı unutmuşum de ona ısmarlat.

aynı iş yerinde çalışıyor sanız toplu birşeyleri bahane edip biraz fazla tahsil edersin ya da sigara vs içiyorsan kendine göre hesapla borcunu ödeyene kadar onun sigarasından al.

sarjim bitmis su bu ayagi yap, telefonunu iste, 100 lira gelene kadar bu telefonu bi daha göremezsin de.

100TL yi geri alayım derken hapse falan girme, işten atılma.. kimseye şiddet uygulama, zorbalık etme.. bununla birlikte hakkını da yedirme.. cüzdanından bizzat alman heralde kanunlara da karşı değildir; çalınan bir şeyini başkasında görünce(cidden senindiyse ve çalındıysa) bile el koyabiliyorsan bunu da öyle düşünebilirsin galiba.. iş yerinde problem çıkaracak, kendi itibarını zedeleyecek bir şey yapma..

cüzdandan bizzat alma ve telefona el koymak gaspa giriyor cevval yiğitlerim.benzerini biri bana yapsa şikayetçi olur gaspla yargılanmasını sağlar, uzlaşmak içinde 25000 liradan fazla para talep ederim (:

İşyerinde herkesin bu durumu öğrenmesini sağlayınız. Mahalle baskısı oluşunca ödeyecektir.

müdürünüze ilet konuyu, madem herkesten tırtıklıyor... maaşından kessin, senin maaşına yatırsın.

hukuki bir karar olmadıkça müdür maaştan kesip kafasına göre senin hesabına yatıramaz. cüzdandan alma, dayılanıp bu da faizi demek, telefonuna el koymak falan hep senin aleyhine suç teşkil eden işler.
ben olsam kalabalık bir ortamda "ya geçen sene benden 100 lira borç almıştın hani, sıkışığım diyerek, aslında bayadır bekledim ama ben de çok sıkışığım bu ara, ne zaman vereceksin borcunu" derdim. bunu özellikle de iş ortamında, çay molasında, yemek arasında, toplantı öncesi geyik ortamında utanıp sıkılmadan defalarca yapardım.

teşekkürler herkese, sanırım en mantıklısı benim durumum için bitter çikolatanın tavsiyesi ama herkes tanıyor zaten adamı ve hiç utanacak birisi de degil.müdüre de ilettim konuyu bana çok borcu var zaten en iyisi, su iç üstüne dedi.

onun canını sıkacak kadar ısrarlı bir şekilde iste.

www.eksisozluk.com

(bkz: biorezonans)

sigarayı bırakmanın kolay yolu'nu okuyarak bırakmıştım. sonra tekrar başladım. 5 gün önce tekrar bıraktım, bu sefer kitap okumadan. sigaranın ne kadar gereksiz bir şey olduğunu farkederseniz bırakmak zor olmuyor. ama tekrar başlamak daha kolay. bir de etrafınızda sigara içmeyen insanlar olursa daha kolay bırakırsınız. yanınızda sık sık sigara içenler olunca insanın canı çekiyor.

bir yakinimdan orneklersek,
canindan cok sevdigi kardesinin akcigerlerinin ur ile dolusunu izleyerek.
eriyip tukenisini.
bir parca nefes icin govdesinin sekilden sekile girisini, verdigi mucadeleyi gorerek.
kardesi gocup gittikten sonra bicakla kesilmis gibi kesti atti sigarayi yasamindan.

ama 40 yili askin surede bu sinsi dostuna verdikleri pesini birakmadi. benzer sonu paylasti o da.

astım oldum. bıraktım.

"öldüm bırakmak zorunda kaldım."

söyleyemeyenler adına...

(bkz: champix)

%100 etkili. daha bırakamayan görmedim.

hamile kaldım ve o günden itibaren kokusunu bile özlemediğimi farkettim. demek ki ciddi manada bir koşullanma gerekiyor.

allen car, sıgarayı bırakmanın kolay yolu

3 gun dişimi sıktım bıraktım.

genç yaşta kanser olma ihtimaliyle karşı karşıya kaldım.tetkik sonuçlarını beklemek bir tür ızdıraptı. bu ağır bekleyiş ve ölüm korkusu sonucu sigarayı bıraktım. o kadar korkmuştum ki günlerce uyuyamadım, sigaraya ihtiyac duymadım. sonra kendimi spora adadım. şimdi at gibiyim.

ekonomikzamanlar.com

ekonom.im anladın sen onu bulursun bir şeyler artık

makroekonomi.com
veya
mikrookonomi.com
:)

ekonomikonomi.

ceterisparibus.com

rtekonomi.tr

türk usulü, herşeyin satılarak ülkenin kalkındığı söylenerek halkın kandırıldığının anlatıldığı bir site.

homoekonomikus
com olanı alınmış. sanmıyorum ama diğerleri bir ihtimal boşta olabilir.

Türkiye'de kadınların elde ettiği çoğu başarı erkeklerin çeyreği kadar ilgi görmez ne yazık ki.

güzel fikir thomas, şuku.

belki bir köşe yazarına falan yazıp gündeme getirmesini rica edebilirsin,
ya da nebliym kadın ve aileden sorumlu devlet bakanına yazılabilir :)
ya da spordan sorumlu devlet bakanı da olabilir.
ya da inci'ye yazılabilir ahaha :)


bu arada belki para almışlardır da haberimiz yoktur, bunu da gözönünde bulundurmak lazım.

bi de gelişmelerden haberdar olmak istiorum :)

Para almamışlar... Sadece anayasa da mı nerede geçen, yurt dışı faaliyetlerde dereceye girenlere x miktar cumhuriyet altını verilir gibi bir ibare var ya ondan yararlanacaklarmış.

gerek yok. litvanya üçüncü oldu 20 biner dolar prim aldı. biz evsahibi olmamıza rağmen 2. olduk diye bunun 100 katı prim verdiler. nenad krstic keşke türk olsaydım diye açıklama yapmıştı hatta.
hem milli forma benim için onurdur, gururdur, para için giymiyorum edebiyatı hem de 3-4 takımı eleyip 2. olundu diye o paralarabir gram ihtiyacı olmayan sporculara örtülü ödenekten dağıtılan milyonlarca dolar para. yazık vallahi.

bence hiçbirine verilmemeli.
zaten dünyanın parasını kazanıyorlar.erkekler zaten aşmış ama kadın basketbolcularda iyi para kazanıyorlar.

gerek yok, yuh a.q daha ne kazanacaklar. ya arkadaş adamlar senin benim aldığım paranın milyon katını zaten kazanıyor. sikerler avrupa şampiyonasını, hepsi şimdi vitrin yaptı transfer değerlerini arttırdı. almasınlar arkadaş para mara, yanlışı devam ettirmek doğruya ulaşmaya yaramaz. erkeklere yapılan zaten yanlıştı, aynısını kadınlara yapınca eşitlik mi sağlanacak?

ayrıca görüşümden bağımsız olarak erkeklerinki dünya şampiyonasıydı.

masumiyet müzesi' nden başladım ben, daha sonra okuduklarım onun kadar hoşuma gitmedi. ama güzeller yine de.

sana teşekkür etmek için hangisinden başlamalı?

atay'ın her şeyini okudum hemen hemen

öncelikle çok sevdiğim bir yazar. ben yeni hayat'tan başlayıp sırasıyla kara kitap, kar, benim adım kırmızı, sessiz ev, masumiyet müzesi, cevdet bey ve oğulları şeklinde okudum ben. oğuz atay'ın bütün eserlerini okuduğunuza göre kara kitap'ı okurken zorlanmaz ve keyif laırsınız diye tahmin ediyorum

kronolojik gitmek orhan pamuk için işe yarar mı bilmiyorum. çok farklı konularda çok farklı tarzlarda yazmayı deneyen birisi kendisi.

benim adım kırmızı - tarihsel roman seviyorsanız
istanbul - anı/anlatı seviyorsanız
masumiyet müzesi - aşk, tutku vb konulara meraklıysanız
kara kitap - depresif/karanlık romanlardan hoşlanıyorsanız
kar - cumhuriyet dönemi politik romanlarından hoşlanıyorsanız

okumaya başlayabileceğiniz kitaplar.

kara kitap'ı okuyun seversiniz.

sessiz ev. ardından benim adım kırmızı.

yeni hayat ya da benim adım kırmızı dan başlayın
ben cevdet bey ve oğullarından başladım.

pek tavsiye etmem açıkçası... sorun bende mi bilemem ama hiçbir kitabını 100 sayfa okuyamadım. en fazla 30. sayfada bıraktım, içim daraldı.

kimi tavsiye edersin dersen, illa da roman diyorsan kocaman harflerle JOSE MAURO DE VASCONCELOS derim hocam. hemen bütün kitaplarını okudum. evet belki biraz çocukça ama hem akıcı, hem de çarpıcı...

ben kendi adıma sessiz ev'le başladım. ondan önceki bir iki deneme pek parlak sonuçlar vermemişti. ardından hızla diğerlerini okuyacaksınız zaten. hele bir de diline alışırsanız, ararsınız bile. :) sessiz ev ve benim adım kırmızı diyorum ben de.

Sessiz ev güzeldir.

gürültülü çalışıyor, yani baş ağrıtıyor.

koçtaş, ikea vs bütün yapı marketlerde var. Standart vantilatörden iyidir.

3-5 sene önce yanlış hatırlamıyorsam Carrefour'dan almıştık bu zımbırtıyı , hala satılıyor mu emin değilim o yüzden kesin vardır diyemiyorum ve fiyat hakkında bir şey söyleyemiyorum. İşe yararlığına gelince fazlasıyla işe yarıyor. Hatta fazla soğuk olduğundan , ben kendi odamda son seviyede çalıştıramıyorum. Yalnız parça parça olduğundan takması biraz uğraş istiyor ve aletin aerodinamiğini bozmamak için dikkat etmek gerekiyor. Zaten , üstünde lamba olduğundan bu aleti takmak için bir elektrikçiden yardım almanız gerekebilir.

hiç uğraşma
benim odamda vardı, çok gürültülü diye söktüm
en güzeli masa tipi bir tane al mis

usble çalışan vantilatörler var ufak. Onlar çok güzel oluyor.

yağ bezesi olabilir mi? ve evet, bi doktora görünün.

bilmiyorum olabilir galiba, kendime teşhis koyamıyorum. ama dediğim gibi ağrı sızı yok. ve nicedir vücudumda var bu olay ve bunu bu kadar büyütmememin nedeni turp gibi sağlıklı olmam.

oralarda lenf nodları mevcut. onların birinin şişiyor olması mümkün tabi. ve evet, bi doktora görünün.:)

yağ bezesi olabilir. çok yakın bir arkadaşım basit bir operasyonla kurtulmuştu bundan. doktora görünün elbette, ancak aldıracaksanız iyi bir cerraha görünmenizde fayda var, iyi temizlenmezse kütlenin yinelemesi gibi bir durum sözkonusu olabiliyor. geçmiş olsun.

ilk seçeneği seçerdim. ama bunu söylerken kadın olduğumu ve çocuğumu rahat bir iş ortamında doğurmak istediğimi düşünerek söylüyorum.

para zaten güven getirir

yukselme imkani cok onemli bir ayrinti onu soyleyeyim once. yipratici is zamanla mutsuzluga yol acabilir o zaman parayi neyleyeyim? maas cok kafa karistirici bi ayrinti, mesela benim de bir maas talebim vardir bir de firmanin degerine ve getirilerine bagli dusebilecegim bi aralik vardir, yani eger haketmeyeceginiz kadar dusuk bi maas degilse uzun vadeli getirileri dusunmek daha mantiklidir bence..

gençsen ikincisi. parayla saadet olmaz, para elinin kiri diyenlere bakma. düzen değişti. parasız insan değersiz insan artık. gençken yıpran yıpranabildiğin kadar, sonra birinci teklif yine çıkar karşına illa ki.

eldeki 1 kuş daldaki kuşlardan iyidir.
Yükselme imkanı var diyorsunda kaç yıl sonra nekadar yükseleceksin? ayrıca garantisi varmı? bilemezsin.

O yüzde 2x diyorum yükselecek kabiliyetin varsa ordanda biryerlere gelebilirsin zaten.

maddi durumunuza bağlı. bi eliniz yağda bi eliniz baldaysa ilk seçeneği seçin. kazandığınızı kendinize yatırın, hobiler, gezmeler tozmalar...

maddi durumunuz orta halli veya düşük ise ikinciyi seçin. tabii ki 2x maaş daha fazla yorulmak demektir.

@zunuduko relkirbet +1

gençsen (20-27 yaş) 2-3 yıllığına ikincisi olabilir. sonuçta her iş belli bir süre sonra rutine bağlar. 2 katı maaştan bahsediyorsun. yani 1. tarafta 4 yılda kazanabileceğin parayı burada 2 yılda kazanacaksın. diyelim ki çok sıkıldın. istifa et, bir kaç ay ara ver tatil yap sonra yeni bir iş bak. yine zarar etmiyorsun. yok ama 27 yaşından büyüksen işin içine başka şeyler de giriyor. kariyer kaygısı, prestijli ve güvenli bir iş vs. hele çocuk varsa risk alma oranı da gittikçe azalır.

para

evli değilsen iki.

ne için kullanacağını yaz

bildiğim kadarıyla kimi hastalıklar için aile hekiminin de raporu geçiyor.

1- özel hastane raporu kabul ediliyor.

2-aile hekimine bi telefon aç durumunu ona dürüstçe söyle. olmaz derse özel hastaneleri ara. rapor alman gerektiğini sana yardımcı olacak bi doktorla görüşmek istediğini söyle. bahane bulmana gerek yok. doktora sana raporu hangi rahatsızlıktan yazarsa yazar. hiç fark etmez. kimse de sana bi şey sormaz zaten.

3- aile hekimin de 10 güne kadar rapor verebilir. aile hekimin bağlı bulunduğun sağlık ocağında. hangi sağlık ocağına bağlı olduğunu sağlık bakanlığının sitesinden öğrenebilirsin.

kolay gelsin...

habercilere takılıyor. birbirimize geçiricez diye değil herkes birine rozet takacak diyor. üç kişiler o sırada da. latife etmiş. siz de bunu yazacaksınız biliyorum bu yüzden böyle söylüyorum diyor. bir de ileride herkes birbirine geçirecek ya ona da atıfta bulunuyor kendi arkadaşları üzerinden. ben böle anladım. yoksa adamın birilerine bişi dediği yok. adamın sülalesi yedi göbekten chpli.

bence adam o an takmak fiilini gerçekten yalnızca "rozet takmak" anlamında kullanıyor, kinaye vs yok.

www.facebook.com
www.youtube.com

git ingiltereye hayallerini erteleme..

ileride tiyatroyla ilgili birşey yapmayı planlamıyorsan gitme.
ama insan her zaman böyle şeylere fırsat bulamaz.4-5 ay hayatına ara vermişsin gibi düşünüp gidebilirsinde.sonuçta kasım dediğin nedir ki?
ben olsam giderdim.

ben olsam ben de giderdim amaç mutlu olmak 30 yaşına kadar hakim savcı olabilirsin

bence git ingiltere'ye, insan hayatında 6 ay o kadar da uzun bir süre değil ama orada güzel anılar edineceksin.

ya boşver hukuğu git ingiltereye. hayallerinin peşinden koş biraz. 3-4 ay uzun bir süre değil.
avea ya ayıp olmasın ayrıca.

Şu alerji gibi, sivilce gibi çıkanlardan diyorsan; evet.

bi taneden bişey olmaz çok çok hassas bir bünyen yoksa.

dün de ben inliyordum resmen yumurta diye. iş yerinde yaptım da yedim de valla. hiçte bişey olmadı.

lan ysk'nın hükümet yanlısı olduğunu söyleyenlere kocaman bi "hassktr" derim.

ulan adamlar resmen akp'nın yüksek olduğu illerin millet vekili sayısıyla oynadılar, şimdi daha fazla oy almasına rağmen daha az milletvekili var.

o oynamayı ysk değil milletin kendisi yaptı. göç etmeselermiş madem. burada akp çok vekil çıkarıyor, aç da kalsak burada kalalım deselermiş.
akp'nin oyu arttığı halde vekil sayısının azalması ise tamamen önceki seçimlerde hak etmediği vekillikleri alması ile ilgilidir. baraj altında kalan partilerin onlarca vekil koltuğuna otururken kimse "hassktr" demedi diye hatırlıyorum.

boş pusula konusunda ise ysk nın böyle bir açıklamayı kendiliğinden yapacağını sanmıyorum. ama bilgi edinme hakkı kullanılanılabilir, fişlenme pahasına.

eğer demokratik bir ülke olsaydık, her sandığa gönderilen fazla oy pusulası adedini, ve geri alınan fazla oy pusulası adedini ve hatta kullanılan yedeklerin niçin kullanıldığını ve hatta gerçekten söylendiği gibi yanlış basmış adam bir daha verdik pusulayı tutanaklarını tek tek görebilirdik. ve yine eğer demokratik bir ülke olsaydık, oyların %50 sini almamıza rağmen neden toplam millet vekili sayısının %60 ını çıkardığımızı sorgulardık.

hemen her şeye bölent başganımıza laf mı diyognuz lan siz muogoduklarım diye saldırmadan önce bir düşünmek lazım di mi?

üstte üç tane cevap vardı, silinmiş. onlara cevaben yazmıştım.

1 yıl daha doğuda kalıversin, nihayetinde kadro bu. sözleşmeliliğin güvencesi mi var allaşkına?

kadroya geçsin yine eş durumundan başvursun. kadroya geçince hizmet süresi eklenecektir eski hizmetine. kadrolunun nakili daha kolay olur hem.

swissotel'in spa merkezi biraz tutlu ama güzeldir.

sözlükte dizinin başlığında aratmayı dene bi kaç ipucu kelime ile. sonra bulduğun entrylerinb tarihine göre dizimag'ya ara, bulursun.

seni la ilahe illallah demeye davet ediyorum. imanın tazelesin biraz. bir kez içinden de, bak sen de göreceksin içinde fresh bir şeyler olucak.

(bkz: allah yok din yalan)
dinler kapitalizmin ürettiği, insanları adeta bir koyun gibi, kolayca yönetme safsatasından başka bir şey değilim.
konu ile çok uzun uzun yazabilirim fakat direksiyon sınavından kaldığım ve kendimi yerden yere vurmakla meşgul olduğum için yazamıyorum.

şahsi fikirlerim: yaratıcı(lar) var, dinler doğru değil, ölümden sonra hayat veya başka bişey varsa da cennet/cehennem yok.

bence bildiğin kapkaranlık bişey var. ölücez, biticek. hangi egoist varlık, sırf kendisi yarattı diye ona tapılmasını bekler ve yine hangi acımasız varlık, o çok itinayla yarattığı varlığı cehennemde yakar, ya da çikolata nehirleriyle ödüllendirir? tanrı mı. piyu. belki de tanrı insanı yanlış yola sevkediyordur? şeytan iyidir aslında felan? insanın ruhunu özgür kılıyor nitekim.
üzerinde hiç düşünmeksizin, din kurallarını sorgulamaksızın hayat olmaz ki. tanrı varsa da eğer, mis gibi akıl vermiş bize. neden? düşünelim de onun var olmadığını anlayalım diye. hıhı.

ben de din ve allaha inanan bir müslüman olarak müslümanlığa olan inancımı bir miktar yitirmiş olmakla birlikte tanrıya halen inanıyorum.

tanrı: insanların anlam veremediği ve kontrolünün dışındaki olaylar için yarattığı imge.

din: şimdi ayıp olmasın burada yazmayalım.

ölümden sonra hayat: insanın yok olacağı gerçeğini kabullenemesi. o doğmadan önce de tarih devam ediyordu ve bir şey hatırlamıyordu öldükten sonra da böyle olacak.

solucanlara yemek olmak: illa solucan değil büyük ihtimal böcek ve bakterilere olacaksandır. istersen denize atabilir yada yakabilirsin kendini.

Tanrı ve din dediğimiz şeyler insanların ölüm korkusunu yenmek için uydurduğu safsatalar mıdır?: cevap verdim işte.

amakı hayal in raci sine mi soyundun. gerçekten derin bi bilgin ve inancın yokmuş ki senin sarsılsın.nerden mi anladım. sorularından. soruların hiç derin değil sıradan her türlü insanın sorup düşüneceği derin olmayan sorular. canın sıkılmış senin belli.ki ayrıca da bu konuda aradıklarının cevabını burada bulamazsın ki....kitap oku...........okuuuuuu.........güsel bişeyler oku....kafan rahatlasın.........

dinler konusundaki her şey bana kanıtlanamaz geliyor. bana göre sırf kitaplarda yazıyor diye 1453'te istanbul'u fethettiğimize inanmak bile doğru değilken, 1500 yıl önce bi adamın ayı yardığını, denizi yardığını, dünyayı selin basıp da bi gemiyle tüm hayvanların taşındığını vs. inanılır görmek çok yanlış. gözlemleyebildiğim, kanıtlayabildiğim bilgi doğru bilgidir bana göre. ben ona inanırım.

dinlerin de ne işe yaradığı tartışılır. kimisi diyor ki, toplumda adaleti sağladı da, arap yarımadasında düzen sağlandı falan. bunu diyenler de başka birinden duymuştur bunu. kaç kişi arap yarımadasının sosyolojik tarihi üzerine araştırma yapmış ki?

"benim ülkem dünyadır, dinim de iyi olanı yapmaktır" diye bir söz var. aynen bunu savunuyorum. iyi bir insan olmak için, insanlara iyi davranmak için, cehennem korkusuna, yargılanma telaşına, allah rızasına, bir varlığı mutlu etme gayesine ihtiyaç duymuyorum. eğer bir tanrı varsa da, iyi birisi olmama rağmen, sırf onun varlığını reddettim diye beni ceezalandırmayacak kadar akıllıdır diye düşünüyorum.

ölüm sonrası olayı için stephen hawking'in birkaç gün önce yaptığı bi' açıklama var, çok güzel. bulamadım şimdi ama google'larsanız çıkar eminim. ölüm sonrası hayat, hayal bile değil benim için. neden şu anki durumumuza göre düşünüyoruz ki ölüm sonrasını? sonuçta beynimiz işlevini yitirecek. üzerimizde toprağın atılışını duymayacağız. doğaya yem olacağız. döngü yani. bir zürafaya, ata, kaplana, kuşa ne oluyorsa aynısı olacak.

inandığın dinin kitabını oku, bari komple gitsin.

muğlak fikirlerle bezeliyim bu konuda. dinlerin bahsedildiği kadar adaletli, iyilik dolu vs olduğunu düşünmüyorum. ama dünyanın oluşumu, insanlık tarihi konusundaki bilimsel açıklamaları algılama konusunda da sorunlarım var. bu noktada sanırım küçükken okuduğum ademle havvayı, habille kabili anlatan hikayelerin de etkisi var sanırım.

öbür dünya konusunda ben cehennemin de cennetin de bu dünyada olması gerektiğini ve hatta olduğunu düşünüyorum. ölünce ruhların da yine bu dünyada varlığını sürdürmeye devam ettiğini.


işte böyle bireysel bir inanç sistemi kurmuşum kendimce, şimdi farkettim.

allah var. dinler değil din doğru. ölümden sonra hayat elbette vardır. allah kendisinin yok olduğunun sanılması için açık kapı bırakmıştır ki inanan ve inanmayan belli olsun. tanrı inancı olan biri bu dünyada vuku bulacak haksızlıkların sonraki hayatta telafi edileceğine inanır. yoksa bu dünyada kör olan bir adamın körlüğünün dünya üzerinde bir açıklaması olamaz.

@hekate sanırım kafan güzel.

@inanmazsan inanma

Peki anası babası şaman olan bir çocuğun tanrı'ya inanmasını nasıl beklersin? Ya da hayatı boyunca acıdan başka bir şey hissetmemiş insanların?

@inanmazsan inanma allah dedigin seyin her seyi bildigine inaniyorsun. o zaman bu sinav yapma ihtiyacini niye hissetsin ki ? kimin inanip inanmayacagini onceden zaten biliyor.

tipik bir dogmaci oldugun belli. allah var cunku olmali, din var cunku olmali, cennet var cunku kitap oyle diyor vb. hayatina devam et.

@burberry sen de cok kasma. tek gercek olum. olup gidicez. beynimiz elektrikle calisiyor elektrik kesilecek ve bos gerisi. robottan farkimiz yok.

bence herşey yalan bi gün fiş çekilecek ve ışıklar sönecek.sonrası? sonrası yok. bitti.

doğru ya da yanlış olduğuna siz karar verin ama ben şöyle bir pros and cons yaptım.

1-) eğer tanrı yoksa, ateistler doğru söylüyorlarsa, hepimiz ölünce yok oluruz. kimse dünya'da yaptığı iyi/kötü şeyler için mükafat/ceza görmez. ateistler: 0 - inananlar: 0.

2-) eğer tanrı varsa, cennet/cehennem vardır, ateistler cehenneme; uygun yaşayan "inanan"lar cennete gider. kimse yok olmaz. ateistler: 0 - inananlar: 1.

yani ölümden sonra yaşam yoksa, koy götüne. ama varsa, koyarlar götüne.

ben insanlarla oyun oynayan, sozde onlara test yapip odul ve ceza veren bir tanri yerine tanrisizligi tercih ederim. varligina inanmiyorum. var olsa da sevmiyorum. benim hayatimi hic etkilemiyor yani. her turlu onsuzum. ihtiyacim da yok. kedi fare oynayan yuce bir varlik olabilir mi ?

allah yok. tanrı var.

dinler yok, yani var da insanlar tarafından oluşturulmuş. ingilizce, fransızca vs dillerde religion şeklinde geçen kelime etimolojik olarak birleştirmek anlamına gelir ki dinin amacı insanları birleştirmek, tek bir düşünce altında birleştirmektir. ya da insanları sistemleştirmek, koyunlaştırmaktır. amaç nedir hakkında çok şey söylense de bir çok şey olabilir.

diyelim ki yarın öğle saatini biraz geçtikten sonra öldüm. cennet cehennem olacağını sanmıyorum. ben de merak ediyorum nereye gidicem nasıl olacak ama tanrının bana yaptığım şeyler için hesap soracığını sanmıyorum. belki tekrar yollar buraya, reenkarne olayı.

dinler gerekli ama. ne derseniz deyin dinler gerekli. ölümden sonra cezalandırma sistemine inananların yaptığı\işledikleri suçları\günahları görüyoruz, ya bir de ceza sistemi yok derse herkes. yaptığım yanıma kar kalacak derse?

'' insanlar neyi blirler zevk ve bencilliklerinin arzuladığı sanatsal birtakım şeyleri, hak ve hakikat konusunda ne bilirler hiç! ''

Peki Tanrı yok diyenlere sormak istediğim şu. Evreni ve uzayı düşünün. Güneşi düşünün. Evrende bir enerji var değil mi? Bunlar nereden geldi? Bu enerji nasıl oluştu? Dünya'nın oluşumu değil bahsettiğim, evren ne zaman oluştu, uzay ne zaman ve nasıl oluştu? İlk hidrojen atomu nereden geldi uzaya? İlk enerji nereden düştü?
Bunu mantığımız nasıl açıklayacak?

@burberry bir seyin henuz aciklanamamis veya aciklanamayacak olmasi bir tanri inanisina goturmez insani. afrikadaki kabilelerden farkin kalmaz boyle yaparsan. simsek i aciklayamamis tapmis, gunes, ates vb. de oyle.

elektrik devresi nasil calisiyor biliyor musun ? aciklayamadigin icin ona tapar misin ? nukleer reaksiyon a tapmayi dusundun mu hic ?

@nicke
Olay birşeye tapmak değil. O mantıkla hareket etseydim evrenin veya uzayın kendisin tapardım. :)
Düşün ki evrenin varoluşunu buldular. Nereden geldiğini buldular. Bitmeyecek ki, bu sefer onu oluşturanın ne olduğu sorusu gelecek.
Domino taşları gibi ilerledikçe, yaratmış olan bir varlık aramayacak mıyız?

@vexations: mevlana'nın "zerreler" ile alakalı sözünü bulup oku da

"Sen birine seni hasta eden gözle görülemeyen küçük canlılardır deseydin cadı büyücü damgası yerdin. Bir de şuanki halimize bak. Din bilim henüz toyken ona düşmandı."

iddiasının yanlış olduğunun farkına var.

surekli bir seyin oncesini, sebebini aramak insanin mantiginda ve dusunme yapisinda var. bu da gayet dogal. tabi ki en basa, sebebe yonelik arayis hep devam edecek ve bence bizler asla bunu cozemeyiz. ama ben cozemedigim seylere inanmam. matematik problemleri cozulene kadar zordur. cozulunce biter. bu da oyle. evrenin olusumu buyuk oranda big bang ile aciklaniyor. aciklanabiliyor. peki big bang den once ne vardi diye devam ediyor.

ama bunu sorgulayan bir insan tanrinin nasil yaratildigini nasil sorgulayacak ?

şu da var ki, "bütün bu evrenin tesadüfi bi şekilde oluşmuş olması mümkün değil, bunun bi yaratıcı olmalı" diyenler, tanrı var diyor. bütün bu tesadüfi oluşumu reddedenler, yine gelip, bütün bunları yaratabilicek güçte bir varlığın, kendiliğinden, hiçbişey yokken var olduğunu düşünüyor. o zaman tanrının da bir yaratıcısı var, öyle mi? bence bu daha garip.

@b00x alıntıladığın sözümde tarih bilgisi verdiğim tek ipucu bu zahiri olayın yaşandığı zaman diliminin en az 1675 senesinden önce olduğuydu. Okuyanın şunu anlayacağını düşündüm, "birileri bir yerlerde henüz mikrop ve bakterilerden haberdar değilken biri ortaya bu iddiayı attığında yaşayacağı şey". Her ateist düşündüğünüz gibi saldırgan değil. Mevlana önemli bir düşünürdür ben ne tarih ne zaman belirttim yazımda. Niçin bunu saldırgan algıladınız ben anlam veremedim?

bence ölünce öyle bi şey olcak ki hepimiz şok olcaz. inanamicaksınız olm, bambaşka lan. umarım öyle olur amk, göt oluruz..

@lolita islamda allah in var olusunu sorgulayamazsin mesela. o dogrulmamis vb. diyor. ne kadar garip ve sacma. dogrulmamis da nasil var olmus ? iste bu yuzden islam ve bilim uzak birbirinden.

www.sorularlaislamiyet.com

cevabı yanlış sitede arıyosun.başka sitelerde sor sorunu
bi de yaşar nuri öztürk ün Kur an daki İslam kitabı süperdir.bu çocuklar cahil dinleme onları.

yaratan var diyen asmis insanlara soruyorum. neye dayanarak soyluyorsunuz ?

@vexations
evreni düşün, güneşi falan, galaksileri düşün. bunlar yokken allah varmış.
allah nasıl var olmuş?

@busuta kanser hucrelerinden haberin var mi ? hangi duzenden bahsediyorsun sen ya. zaten bilimden anladigin bariz belli iki seyi birbirine carpistirmaktan ibaret.

belli ki kanser hucrelerinden haberin yok. kanser hucreleri suphesiz ki o mukemmel duzenin var olmadigini gosterir. cunku vucudun bozuk hucreleridir bunlar. bu kadar mukemmel bir sistem! tasarlayan tanrinin gozunden kacmislar belli ki.

buna sinav denemez. cunku ortada bir bozukluk var.

hasta olman hakkinda bilgi sahibi olman anlamina gelmiyor. neyse bu dunyadaki mukemmel sinavinda basarilar.

@nicke
Sana bir konuda katılmıyorum, insan mantığı ile, somut olarak varolan uzayı, evreni, atomu sorgulayıp mantıklı cevaplar bulabilirsin. Fakat tanrı zaten dünya üzerindeki fizik kurallarına uygun olsaydı (varsa eğer), zaten tanrısal bir durum söz konusu olmazdı.
Arkadaşımın dediği gibi, O, yaratabildiği için tanrı. Şu an bir insan, başka bir insanı yaratamaz. Yaratsa da bu kopyalama gibi birşey olur. Yani zaten varolan birşeyi çoğaltma.

Ayrıca, müslüman değilim arkadaşlar. Muhammed'e de inanmam, çümkü o da çok "insani". Devlet kurmak, savaşmak falan..

o yaratabildigi icin tanri ne demek ya. yani daha bastan tanri vardir diyorsun. bu durumda tartismak mumkun degil ki.

Bak tartışılan onun özellikleri değil. Olası bir tanrı'dan bahsediyoruz, yani var olduğunu düşünürsek eğer, o TANRI. İNSAN değil. Anlatabiliyor muyum?

yumurtadan çıkmaları üç hafta sürüyor. sonra da bir süre yavrular büyüyor. büyüdükten sonra hepsi birden uçup gidiyorlar merak etmeyin yerleşmezler. eğer çok lazım bir balkon değilse elleşmeyin yavrucaklara, 1-2 aya kadar giderler.

benim balkonumnda da vardı, iki yavru uçup gitti, sonra ertesi gün iki yumurta ile daha karşılaştım. sürekli ürüyorlar durduramıyoruz efendim. en sonunda üzülerek de olsa yuvayı bozup yıkadım balkonumu.

bazı balkonlarda veya evlerin çatı saçaklarında cd asıldığını görmüşsünüzdür belki. işte onlar kuşlar gelmesn diye asılıyor.
ek bilgi olsun diye söyledim.

cd bi işe yaramıyor, güvercinler de akıllanmış sanırım.

aslında geçen sene de vardı, bir süre olup geçmişti. sanki yazın oluyor kışın olmuyor gibi. alerji olabilir, fakat neyin alerjisi ki bu? illa ki doktora mı gitmem lazım?

bahar alerjisi derler bu mevsim için ama???

@bitter cikolata başlığına baktım şimdi, daha çok grip gibi bir şeymiş aslında ama 1-2 entry de nefes almakta zorlanma diyor. bahar alerjisi olabilir fakat geçen yaz ve bu yaz olan bir şey bu. olsaydı önceden de olmaz mıydı?

hacı ihmal etme iyi bir doktora git. astımsa ilerlemeden bir şeyler yapsınlar.

alerji sonradan da başlayabilir. daha doğrusu şöyle olabilir, çevresel etkilerden dolayı sen alerjini geç keşfetmiş olabilirsin. ben alerjimi işyerindeki dosyaları temizledikten ve kütüphanemi yeni baştan yerleştirdikten sonra nefes alamamaya başlayınca farketmiştim. doktora "ölüyorum heralde, nefes alamıyorum, ben böyle bir grip görmedim" dediğimde grip değil alerji bu demişti.

babam da aynı şekildeydi doktora gittik KOAHmış meğer :(

alerjik astım olabilir,
mesela ben üzüm çekirdeği tozu almıştım onu tüketmeye başlayınca benzer şeyler yaşadım. bırakınca geçti sadece o yapıyor. hayır bişi diil boşuna evi tozlardan temizledim, perdeleri yıkadım filan.

şu anda tipik alerjik astım anamnezi veriyorsunuz dönem dönem oluyor diyerek:) bahar alerjisi derken insanların kastettiği daha çok alerjik rinit ve/veya konjonktivit denilen nezle benzeri tablo oluyor. astımın yanında bonus olarak gelir veya gelmeyebilir.. göğüs hastalıklarına gidin. çeşitli solunum testleri yapacaklardır.

kadın tut kadın. Şİrketler de dışarıdan kadın tutup getiriyor ve ince temizlik yapmıyorlar.

valla bi tane kadın tuttum, nazı niyazı öldürdü beni, kadından çok ben çalıştım. 90 lira aldı bir gün için. ve cam, halı silmem, ağır kaldırmam, perde takmam vs dedi. e bunları ben yapacaksam da 90 liram cebimde dursun dedim ben de. şimdi bir şirketi aradım duvar silme dahil 170 lira fiyat verdi. 2 kişi gelecekmiş. ama güvenilir olur mu olmaz mı onun için önceden denenmiş bir şirket ismi verilse diye bekliyorum.

altınları elmasları kenara koyun başka bir şey olmaz sanırım.

valla bizim alarm çok hassas. bırak doğalgazı evde ekmek makinasıyla ekmek pişirirken bile ötüyor. ayarlayamıyorlar hassasiyetini. bir şey olmaz. kullan ocağı...

öncelikle doğalgaz alarmının gerçekten doğalgaz alarmı olup olmadığını netleştirin. doğalgaz alarmı zannettiğiniz şey aslında karbon monoksit alarmı olabilir. ayrıca bu aletlerin bir diğer sorunu da voltaj düştüğünde ötmeleri.
kapıyı pencereyi açın, biraz havalansın yeter.

baktım şimdi öten karbon monoksit alarmıymış. bütün pencereler açık.
yani şimdiye kadar ötmedi o yüzden şimdi ötünce mutlaka bir sorun olmalı diye düşündüm. vakit ve zaman gazetelerine haber olalım istemiyorum. evde kız arkadaşlarımızla kahvaltı yapma hazırlığındayız :)

bence en azından içinizin rahatlaması için yetkili birilerinin (kombinin servisi, belediye görevlisi vs) gelip ölçüm yapmasını isteyin. alarm ötünce evi havalandırıp kaldığınız yerden devam edecekseniz niye taktırdınız ki alarmı?

pili azalırsa öter öyle şeyler muhtemelen bu sebeple olmuştur kontrol edebilirsin yeni bir pil ile değiştirerek

(bkz: #18832458)

azıcık daha bekle bizim derneğe alalım seni. Kurulma aşamasında şuan.

www.kedv.org.tr
www.nahil.com.tr

Öğrenci olup olmaman önemli değil bence. feministbiz, kadın dayanışma vakfı ve sosyalist feminist kolektif'e katılabilirsin. Bir de okulların da kadın meseleleriyle ilgilenen toplulukları oluyor, örneğin odtü'nün böyle bir topluluğu var. Belki sizin okulunuzda da vardır, yoksa eğer siz böyle bir topluluk kurarsınız.

uçan süpürgeyi tavsiye ederim.

mor çatı

tabii ki albert camus - yabancı

tam aradığın olsa gerek.

adalet ağaoğlu - ölmeye yatmak

oblomov - yazarını unuttum, google a sormaya da üşendim.

taxi driver
yusuf atılgan - anayurt oteli

tam konunun karşılığı bir film: into the wild

anayurt oteli ile yabancıyı arkadaşa kaptırdıydım onları söylemeyi unuttum ama into the wild olabilir gibi geldi saolun

yeraltından notlar - dostoyevski

into the wild, bireyin toplumu yozlaşmış, maddeci hale gelmiş bulan bir gencin doğal yaşamı aradığı insanların az olduğu yerlere doğru yolculuğa çıktığı ve bir doğa yaşamını tercih etmesini konu alan bir film. içinde iletişimsizlik, tutunamama barındırmaz. zaten söz konusu birey derslerinde, özel hayatında başarılı olan biriydi. ama o kendiliğinden yalnız kalmayı tercih etti, tutunamadığı için değil. önerim: arayışa devam.

Zeki Demirkubuz'un "Yazgı" isimli filmini şiddetle öneririm. Zaten Camus'nun Yabancı romanından esinlenerek çekilmiş, enfestir.

Ayrıca Belçika yapımı olan "Ben X" filmini de değerlendirebilirsiniz.

tabii ki adorno-minima moralia diyorum her ne kadar doğrudan bir reçete olamasa da..

hıı bir de mülksüzler- ursula le guin

bu da tam olarak bu olmasa da shevek karakterinin yaşadıkları sorunuz kapsamına rahatlıkla girer bence.

Proust- kayıp zamanın izinde (alt metinlerinde var)
Beckett- Godot'u beklerken ( II dünya savaşı sonrası yalnızlaşma)
Milan Kundera: Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği (ve hemen hemen diğer kitapları)
Salinger: 9 öykü ile yükseltin tavan kirişleri ustalar ve seymour (savaş sonrası bunalım sezilebilir, anlatım ne kadar mutlu gözükse de)

Ekstra Tezer Özlü ablamınızın tüm kitaplarını da unutmayalım.

edit: tabi bana kalsa varoluşçuluk için sartre okumak gerek. manifestodan itibaren yazdığı herşey. (roman, derleme, tiyatro v.b)
not 2: Bunun dışında simon de beauvoir var. Felsefeci hatun, aynı zamanda Camus ve Sartre'ın manitası.
not 3: (bkz: Boris Vian)'da okuyabilirsin.

not 4: Eğer istersen elimde varoluşçuluk, yabancılaşma ve absürt tiyatro bağlantısına dair sunum var.

minima moralia'yı ben de öneririm. atay'dan sadece tutunamayanlar değil, korkuyu beklerken öykülerinin de bir kısmı önerilebilir. melville'den katip bartleby de olabilir.
nilgün marmara'dan daktilo'ya çekilmiş şiirler ve kırmızı kahverengi defter geldi aklıma.

not: oblomov'un yazarı gonçarov.

@ilkinci bence filmi bir kez daha izle derim. insanların iki yüzlülüğü, ailevi sorunları, hayata yabancılaşma bu arkadaşı yalnız kalmaya itiyor. kendi kendine hadi lan ben yalnız kalayım demiyor yani. sözlükteki entrylerden bir kaçını okursan daha iyi anlarsın demek istediğimi.

bütün abuk erkek arkadaşlarını eve cagır...

ev arkadaşı için çiğ tavuk yemek zorundasın pampa. yarın senin arkadaşın geldiğinde aynı suratı görmek istemiyorsan, katlanacaksın. veya tek başına eve çıkacaksın.

coripack, gelme değil ki bu hocam bildiğin döşek atma:) yoksa fiziksel olarak rahatsız değilim ama hatun cidden beyinsiz-anlayıssız

e söyle gidip, neden bu kadar dert ettin ki ? kardeş kadar sevdiğin bir insana böyle bi rahatsızlığını dile getiremiyorsan, pek de kardeş gibi bir ilişkiniz olduğu söylenemez sanki.

ev arkadasıma söyledim, ama o hatuna söyleyemiyor. tam bu konuyu konustuk kız işten cıkıp direk bize geldi. sanki yurt yıkıldı:)

ev arkadaşına masrafları 4'e bölmeyi teklif et.

anlayışsız adam hç surat asmadan anlar mı yahu. siz kız ile değil ev arkadaşınız ile muhattap olun. rahatsız olduğunuzu dile getirin. surat asma tavır falan yapmayın, net olun, açık konuşun. ev arkadaşın da malmış ayrıca ya. zaten hep biribirini bulur böyle tipler.
sen söylemiyorsan ben mi söyleyeyim. ben muhattap olmak istemiyorum bu sorunu çöz de. senle aramız bozulcak evde huzursuzluk olacak de. tehdit et :P

bitter bu işin sonu o herhalde:)
yav yok mu hiç yaratıcı bi kaçırma planı, ayşecikle ömercik babalarının sevgililerini nasıl kacırıyorlardı?

kıza birşey söyleme. git problemini ev arkadaşınla hallet. 'ne lan benim senin bu kız arkadaşlarından çektiğim' diye gir. tatlı tatlı döşek atma kelimesini kullanmadan, kendindende örneklendirerek olayı izah et.. annamıyorsa, evden kov.

birak gelsin ya, ev arkadasin ve sevgilisi birbirlerini seviyorlar varsay.

10 yil sonra bu düsüncenden utanirsin, rahat ol. senin kendi odan yok mu, orda takil, normalde hep o arkadasinla mi takiliyordun, beraber mi yatiyordunuz.

ortak kullanilan bir oturma odasi olayi varsa, yani televizyon falan, sen ne istersen onu izle demeyecegim ama beraber bir sekilde takilin iste.

ne olacak ya, sorun etme böyle seyleri. yani ayni odada yatsaniz ve kiz sabaha kadar horlasa tamam ama baska ne olabilirki,

ortak alisveris yaptiginiz dolaptan yiyip iciyorsa bile sorun etme.

ayni seyleri ben de yasadim, simdi diyorumki ne aptalmisim zamaninda bunu dert etmisim.

ha maddi olarak gercekten seni zorluyorsa arkadasina bunu kibar bi sekilde söyle. kesin seni anlayacaktir, olayin sadece maddiyat oldugundan bahset ama, deme yani bu kiz cok salak falan diye.

keseci olayın maddiyatla hiç ilgisi yok, onlar aramızda laf bile edilmez. ancak benim kızdıgım insanlar nasıl bu kadar dusuncesiz oluyor, beni bi arkadasım davet ettiğinde 40 seyi dusunuyorum, rahatsızlık verir miyim, ev arkadaslarının işi var mıdır. ya da mesela asla eli boş gitmem gittiğim yere, maddi kıymetinden değil bi dusuncedir. işte bunlar olmadı mı insanda gözumde bi kıymeti kalmıyor, tatlı dili olur azıcık dusunceli olur insan her şeyi ceker.

o zaman ev arkadaşını zorla o da sevgilisini zorlasın. anlattıklarına bakıyorum da salak olan kız değil, gayet de akıllıca yerleşmiş. salak olan ev arkadaşın.

sen de eve erkek çağır, o da atsın döşeği. hatta elemanın sevgilisine yazsın biraz. daha da gelmez ahaha.

jugador, duyurum "yha ev arkadasımın sevgilisi eve gelmesin, yardım edenler cok tesekkur xD" değildi ki, cevab icin sagol ama keske daha dikkatli okuyup bişeyler yazsaydın.

kesinlikle ev arkadaşınla konuş. yaptığı davranışların onu rahatsız ettiğini söyle. yani mesela kız kalıyo para bile istemiyoruz ama yapmasın buraya kurallları değiştirmeye değil kurallara uymaya geliyor de. para mevzusunda destekli davranan arkadaşına bir müddet sonra bu yaptığı batacak ve kıza hafiften tıpış dicektir.

kızı benle tanıştır ev arkadaşından alayım. tabi kız güzelse. ben adamın goynundan garıyı alırım :)

sülüman sana şu kadar söyliyim cok zeki adamsın:) baktın bu malı biri niye elinde tutar, herhalde cok guzel olmalı dedin. ve dogru bildin. gel al, hatun cok guzel ama mal. sonra sövmicen ama:)

kız sizdeyken (hep öyleymiş ya zaten), arkadaşınız da yanınızdayken, ikisine hitaben; "artık sizin de birlikte eve çıkma vaktiniz geldi valla" filan diyebilirsiniz. soru işareti yaratırsanız, "bu kalabalıkta ne kadar rahat edebilirsiniz ki? hem x de belli ki yurtta pek rahat diyil" dersiniz. siz dördüncüden kurtulmaya çalışmayın, onlar kendilerine üçüncü bulsunlar.

kız yokmuş gibi takılın bence. çözüm olmazsa da kız geldiğinde (yani her zaman) kendi odanızda takılın, muhatap olmayın. arkadaşla konuşmak fayda etmez diye düşünüyorum.

salonda mastürbasyon yaparken yakalan ev arkadaşının kız arkadaşına ''pardon senin burada olduğunu unutmuşum. sen olmayınca biz böyle yapıyoruz'' de. bir daha eve uğramaz. büyük ihtimal ev arkadaşından da ayrılır. böylece sen de ev arkadaşınla mutlu mesut yaşarsın.

@heyamo

tamamdır gelip alayım iletişim bilgileri ver :)

anker çalışmasına katılmadım ama bir seçim anketi sürecinde çalışmışlığım var. özetlersek, önce örneklem kümesi tespit ediliyor. türkiye'yi temsil edebilecek (sayıları bundan sonra atıyorum) 1000 kişi belirleniyor. ya da 300 hane. bu 1000 kişinin ekonomik durumunun türkiye ile örtüşmesine özen gösteriliyor. mesela 3 tanesi aşırı zengin, 70 tanesi aç gezen falan. sonra tür olarak ne seçildiyse işte, şıklı anket mi gözlem tekniği mi (bu kısımları sosyal bilimlere giriş dersinde de hep karıştırırdım) ona göre anket yapılıyor. sonra sonuçlar sapma değerleri vs ile düzeltiliyor.
sonuçların güvenilirliği örneklemin sağlıklı oluşu ile ilgili.

almıyorlar diye biliyorum.

almazlar zannetmiyorum. hatta tahminim çoğu kendi bile para koyuyodur. ama şöle de bişi var
(bkz: bal tutan parmağını yalar )

hayrına yapmazlar. parası iyi diye çoğu kişi girişiyor zaten bu işlere.

burs veren kuruluş sizin adınıza hesap açmış olabilir. bankayı arayıp bi sorun derim.

Resmen Zaytung haberlerinin içinde yaşıyor gibiyiz.

www.zaytung.com

aşk-ı memnu'nun kitabı çıkmış şeklinde bir kafa varken her şey mümkün panpa.

ya ben bu konuda vatandaşlarıma çok yüklenildiğini düşünüyorum. bi dönem tudors vardı yıktı geçti tüm dünyayı, taş gibi bi abimiz başroldeydi, kimse o zaman dönüp de "ya bu adam tairihi bi kişilik ve gerçeği göbekli iğrenç tipsiz bi adamdı" demedi, öle ağzımız sulana sulana izledik.
tarihi bi senaryo bile olsa değişebilir mevzular diye düşünüyordur millet. diyip daha fazla ciddi açıklamaya girmeyeceğim, zaten diziyi izlemiyorum da, hürremin normal konuşması bile kulağımı tırmalıyor bi de kadını sürekli bağırtıyor senaristler üç bölümde iki kere doğum yaptı kadın yırtına yırtına diziden soğudum.
niye bu kadar uzun yazdıysam, resmen içimi dökmüşüm.

bunları diziden öğrenmesi daha zevkli geliyordur belki? google'dan açıp baksa dizinin keyfi kaçacaktır ona göre. dexter'ın birinci sezonunun sonunda ne olacağı yazıyor mesela sözlükte, o bilgi var orada, duruyor. izleyeceksem açıp bakmam yani. biraz zorlarsak aynı mantık.

Röportajında okumuştum; senaryo ile ilgili değişikler yapabilirlermiş. Bundan kaynaklı olabilir. Sanırım daha önce bir kaç tarihi / kitabı varolan dizinin de senaryoları değiştirilmişti.

@brugges ya tamam açıp bakmasın google'dan,ama Pargalı İbrahim'in idam edilmeyeceği hatta Damat İbrahim Paşa olacağı açık ve seçik ortada.Bunu bilmek içinde çok üst düzey bir eğitim düzeyine sahip olmak gerekmiyor ki. İlköğretim tarih ders müfredatında bile var.

@bittercikolata karakterlerin fiziksel görüntüleri değil pek benim derdim,sadece olmuş olayların sanki hiç yaşanmamışçasına sunulması haber bültenlerinde.

@bittercikolata,becerenberk Senaryolarda ufak tefek değişiklikler,oynamalar vs. olabilir ama kalkıpta Pargalı İbrahim idam edilecek mi??? ŞOK ŞOK ŞOK Ayrıntılar AZZZ SONRA şeklinde haber bülteninde verilmesi,bunun hakkında yorumlar yapılması falan bana biraz garip geliyor açıkçası.

@skywalkeremre
hiç garip aslında bu yapılanlar. faşist veya megaloman damgası yemek istemem lakin kimse kusura bakmasın, sadece türkiye değil tüm dünya salak. etrafımız japonya'yı güney afrika'da sanan amerikalılarla, mussolini'yi hitlerin kardeşi(!) sanan fransızlarla, ne biliyim kıbrıs'ı ege denizi'nde sanan türklerle dolu. e böylesine global bi salaklık varken tabii ki bunlar çok doğal geliyor.

@bittercikolata, Henry VIII gençliğinde gayet taşmış aslında. ancak yaşlanınca göbek bağlamış, kıyafetlerine kumaş yetiştiremez olmuşlar.

sizi geren, ilişkinizi hayatınızı etkileyen birşeyin normal olması mümkünmü? değil tabikide. al eşini karşına ciddi ciddi otur konuş bize anlattığın gibi, boşanmayı bile düşünmeye başladığını da söyle eğer şimdiye kadar demediysen. olayın ciddiyetini boyutlarını kavrasın. hatunların çoğunda duygular mantığın önünde olduğu için hemen basmaz kafa onun için kavramasını sağla durumu (evet zor olacak) sonra ya düzelmeye başlar işler yada anlarsınki bi bok olmayacak boşanalım diye kesin net bir şekilde karar verirsin.

kızlar evleninceye kadar babaya karşı sübap olan anneyle sürekli karşı karşıya kalıp dalaşır didişirler evlendikten sonra ise cancigğer kuzu sarması olup birbirlerine yapışırlar ve ayrı yapamaz hale gelirler. bu tipik bir türk kadını davranış biçimidir. esasında senle evlenen kadının ailesinden boşanması lazımken, daha önce olmadıkları kadar aralarında manyetik bir çekim oluşur ve bundan en çok etkilenen ise evli adamın ta kendisidir.
sen ne kadar hayt hut diye rest çeksen de, bi kere bir kadına laf anlatmak zaten bin dağ iken 2 kadının kurduğu barajı geçmek olanaksıza yakındır hocam. bekara karı boşamak kolay hesabı bazı arkadaşlar osurur gibi boşan deyip kesip atmışlar, boşanmak öyle sevgiliden ayrılmaya benzemez allah göstermesin adamı ölüm acısı yaşamış gibi en az 2 yıl döve döve silkeler aman boşanmayı deneme karını seviyorsan anlaşıyorsanız ve tek derdiniz buysa.
baba karını karşına alıp konuşacaksın. bi kere senin ailen benim ailem kısmını çözmen lazım. orası tehlikeli sular. sen karının ailesini karşına alma. ama kaynanayla güzel bir duvar ör, o duvarı atlayıp sana ilişmesin. karına da izah et, benimle evlisin anneni boşa, bazı şeyleri ayarıyla yapalım güzelim evliliğimizi azaba çevirmeyeyim diye. karını samimiyetin ile ve ailesine karşı kasıtlı bir tavrın olmadığıyla ilgili ikna et.
sen de fazla kafaya takmadan böyle biraz daha soğukkanlı olarak dışarıdan bak olaylara. karın , annesiyle olan irtibatını sürdürürken sen dışında kal. onunkine de sizi içine sürüklemedikçe fazla karışma. atıyorum 1 ay filan sen kendi cephende herşeyi olumlu ve bu konularda tartışmaya girmek istemeyen fazla bulaşmayan adam şeklinde davran bak bakalım gelişme olacak mı.
eğer çocuk düşünüyorsanız bir süre bu işlere girmeyin. şu an grafiğin salındığı bir dönem yaşıyorsunuz. bu işler taşlar biraz daha oturduğu zaman yapılır.
aklıma gelenler bunlar. özet itibariyle allah yardımcın olsun baba...

he bosan yok olmadi kaynananin agzina sic...bebe misiniz siz ya?

anne kizini kafasinda hala evlendirmemis ve sonucta bu evliligi hala kabullenememis. bu kadar kisa ve oz!

nerden mi biliyorum cunku aynilarini bende yasadim, hemde yapan benim annemdi:) bunu asmasi 1 senesini aldi ama nasil aldi bana sor, her telefonda binbir trip her telefonde surekli moralsiz soguk konusma falan filan sokulan laflarda cabasi...

hep alttan aldim ve kocama asla yansitmadim, yansitirsam donusu olmayan bir mutsuzluk sarmalina girecegimiz belli ne gerek var?

kizina kusmek icin bir bahanesi var demissin demmeki surekli ilgi odagi olma cabasi var bunun altinda elin oglu aldi kizimi psikolojisi...

ha bende birde koca tarafi var onlar bu anlattiklarinin upgrade versiyonu ha benim kocam ne yapti asla prim vermedi, simdi onlarada duruldular allahtan...

birde annemin bi trip atmalarinin bitmesinde bir gun cok sinirle kurdugum " anne bak ben mutluyum keyfim yerinde sagligim iyi eger sen benim bu mutlu gunlerimde bana bozululp benimde huzurumu bozacaksan sen bilirsin, bu gunler bir daha geri gelmeyecek ve bana kus kaldiginla kalacaksin ve unutma anne bu sekilde davranmaya devam edeceksen ben yaninda yokum tercih senin"

ha gercekten yaparmiydim solediklerimi sikar biraz ama annem bunu yedi o gun bugundur pek bi ilgili pek bi guler yuzlu:)

evliligini aileler yuzunden bitirecek kadar zayif olma derim ben...

esini al konus karsilikli bi yol haritasi cizin davranis belirleyin kimseyi kirmadan yola getirin emin ol hic zor degil, nabza gore serbet geldi hanimmmm:):)

kayinvalide ne kadar da kendine ugraslar bulsa, size karismasi, evliliginize mudahale etmesi etkilenmez. Durum daha derinlerde...
Sizde genis aile uyeleri (kayinvalide) ve cekirdek aile (esiniz ve siz) arasindaki "sinirlar" ic ice gecmis durumda. Bu, evlilikte ortaya cikan en buyuk sorunlardan biridir.
Siz kendinizi ne kadar degistirmeye calissaniz da bu durum tamamen ortadan kalkmayacak,
kayinvalideniz istediginiz gibi bir kadin olmayacak, esiniz de oyle. Her ikisinin de "farkindalik"larini artirmak gerekli.
Esinizle konusup aile terapisi yardimi alabilirsiniz.

Ankarada'ysaniz profesyonel yardim icin size yardimci olabilirim.

eşinize söyleyin sizinile ailesi arasında bir tercih yapsın. ailelerinizi ayda 1 maksimum 2 defa ziyaret edin. icice dip dibe yaşarsanız bu tarz şeyler bitmez.
Unutmayın aileler evlenmiyor, bireyler evleniyor, o yüzden ailelerden bağımsız bir ilişki tesis etmeniz en mantıklısı.
ilk sorunda gemiden atlamak hoş değil, oturun konuşun ve beraber karar alıp uygulayın.

eşin psikoloğa gitsin, ailesini mantıksız derecede takmamayı öğrensin.

Çok sağolun arkadaşlar. Eşimle konuşmaya çalıştığım zaman tamam diyor. Fakat yine aynı hamam aynı tas. Size şöyle dyim doktora gidiyoruz herhangi bir rahatsızlık için doktor ilaç veriyor diyelim. Mesela antibiyotik. Eğer annesi kullanma derse o ilacı asla kullanmaz. Birde herşeyimizi biliyorlar asla gizlimiz yok. Herşeyi anlatıyor onlara. Akşam ne yediğimizden sabah kalktığımıza kadar. Bazen de geçmişle ilgili birşey açar. Ama benimle ilgili değil herkesin başından geçen şeyler düğün öncesi hazırlıklarda olan huzursuzluklar özellikle. Birinin bir davranışı gibi. O zaman da işte sizden o kişi bu hareketi daha erken yapsaydı eşyalar alınmadan falan önce evlenmezdim diyebiliyor. Daha benden dolayı hiçbir şikayeti yok. Sadece etraftakiler durup durup bişey buluyor. Galiba çok pasif biri insanım. Eşim bana saygı duymuyor :(

müjde; artık yeni bir ailesiniz. siz farklısınız. artık anne ve babalarınız arada bir hal hatır sormaya sıkışınca akıl falan danışmak için lazım olacaklar. yeni bir aile olduğunuzun farkına varın. bir aile psikoloğuna falan danışın. sakın kaynanayı falan değiştirmeye çalışmayın. onlar son nefesi verene kadar sizin evlendiğiniz ve yuvadan uçtuğunuzu kabullenmeyecekler. bu saçma koruma içgüdüsü ile sizi sürekli huzursuz edecekler. kendi yetişdikleri çocukları nasıl etkileyeceğini de çok iyi bilirler. onları değiştirmek gibi bir fikre sakın kapılamayın zaman ve emek kaybı+ hüsran ile sonuçlanır. eşini al onun kişisel gelişimi için çaba harca. bir okul okusun, ev kadını ise işe girsin, çocuksuz ise çocuk doğursun, bir kitap yazsın, yani bir amacı olsun sadece sizin ailenizi ilgilendirecek.
eşinizin anneannnesi ile babaannesi arasında nasıl bir tercih yapamayacaksa her ikiside aynı ise, kendi anne ve babalarınız ile ilgili bunları düşünün. empati yapın yani bu konuda. eğer yaşı küçükse sabırla bekleyin büyümesini, daha da açmayın aranızı.
bir de mümkünse ayrı bir şehre semte ilçeye taşının. ortak arkadaşlar ednin çevrenizi genişletin. kukumav kuşu gibi durmayın. belli bir süre sonra etkisini kaybedecek bu davranışlar ama asla yokolmayacak da.
kolay gelsin.

ground kardeş
eşim için okul okusun demişiniz ama artık okulluk hali kalmadı. Doktora tezini teslim etmek üzere :)

burda yazılanlar eşinize okutmak faydalı labilir, cidden..

ne yaparsanız yapın ama sakın sakın bu sorunlarınızı çözmeden çocuk yapmayın.

bence eşinizin ve kayınvaldenizin kaprislerine son vermek için tek birşeye ihtiyacınız var, cesaret. biraz cesur olun, bu hareketlerin sizi mutsuz ettiğini, evliliğinizi sallantıya soktuğunu hissettirin,
siz kaprislerine boyun eğiyorsunuz çünkü eşinizi kaybetmek istemiyorsunuz, peki eşinizde var mı aynı korku? üstelik de , annesi istemezse antibiyotik bile içmez, durumu inanılmaz tehlikeli.hayat boyu aynı şeylerden şikayet etmek yerine şimdiden tedbirinizi alın bence.

kayınvalidenin konuşmalarını kaydetenin bir yolunu bul

bu duyuruyu eşine okut.

sakın boşanma, kaynanaya da elleme. uzaklaşın, evet çok kısa ve öz onun ailesinden uzaklaşın.

kardeş senin bi ailen var. ne senin anne baban, ne de onun anne babası bu kadar girmeyecek olaya. asagılarda bi cevap okudum, uzaklasın diye. aynen oyle yapıyorsun. gerekirse konsmayacaksın bile. ama bu konuda esinin de aynı tavrı takınması lazım. ben daha evli degilim, ama hep soyle dusunurdum, hocam bi evlenicem sonra her seyin bi cozumu bulunur sorun cıkarsa, bazen bulunmuyormus ama, yani zorla olur mu boyle bir sey, annem babamın ailesini sevmez, babam da annemin. birbirlerininkine gitmezler, he biz cocuklar olarak herkese gidip goruruz, ona da bisey demezler, anneannene gitme demez babam, ya da babannene gitme demez annem. boyle de mutlular. biz de mutluyuz. sorun yok yani. ama sunu hep hatırda tutmak lazım. senin bir ailen oldu, artık oncelik onun. onun menfaati, mutlulugu, huzuru onemli. karsılıklı olarak yapabiliyorsanız yapın. yok esin kendi ailesini tutuyorsa hala sen bunları anlatınca, bosan gitsin. birbiriniz icin yaratılmıssınız diye bisey yok.
sevgiliden ayrılmak gibi, onu seversin ama cozemeyecegin problemler vardır. deger mi butun hayatı mahvetmeye.
bence konus. derdini anlat. anlaması icin ugras, pes etme. zaman ver. ha degişmedi mi, kendi mutluluguna bak. sen mutlu olmadan etrafındakileri mutlu edemezsin.

Durum annesinden değil bana kalırsa direkt eşinizden kaynaklanıyor. Eşiniz gidip annesine sizin özelinizi anlatırsa o da hayatınıza mudahale etme hakkını kendinde görür.Zaten eşinize durumu anlattığınızı ama değişen birşeyin olmadığını söylemişsiniz.

Bana kalırsa eşiniz duruma dışarıdan bakıp da olup biteni idrak edebilirse ne ala. Yoksa kanser olursunuz maazallah. Mesela bu duyuruyu okutmanız güzel olabilir. Eğer durup düşünürse belki anlayabilir. yok eğer sen bizim aile hayatımızı gidip başkalarına mı anlatıyosun derse zaten kendi yaptığın farkında değildir, olması da mümkün görünmemektedir, uzatmaya, çabalamaya değmez.

Bir de pasif bi insan olduğunuzu ve eşinizin size saygı duymadığını söylemişsiniz. Eşinizin size saygı duymadığı gayet açık.Ama bu sizden değil eşinizden kaynaklanıyor. Sorun istememek, alttan almak pasiflik değildir hiçbir zaman.

bence sorun kaynananızda değil, eşinizde.
kesinlikle eşinizde.

eşiniz, tahminimce 18 yaşından büyük, yetişkin bir insan. ama hala annesinin her lafını ayet gibi kabul ediyorsa, iki gün aramayınca annesi küsüyor o da kalbini almaya çalışıyorsa sorun eşinizde.

tamam anneler başımızın tacı ama her insanın kendine ait bir hayatı var ve olmak zorunda. bir süre sonra anne baba kendiliğinden rahat bırakmıyorsa, uygun dille anneye babaya izah etmek lazım.

sizin şu anda yapabileceğiniz şey eşinizi karşınıza alıp konuşmak, annesini yakasından silkmesi gerektiğini, artık onun ailesinin sizinle kurduğu aile olduğunu anlatmalısınız.

eğer eşiniz bu durumdan anlamıyorsa, üzgünüm ama bunun çözümü yok demektir. geçmiş olsun.

Problem kayınvalidenizde değil eşinizde. Yani bir başka deyişle kayınvalidenizin problemli olması önemli değil, ama eşinizin sürekli onu takması, her şeyinizi anlatması falan problem. İnsanın anne-babası için ne olusa olsun damat ya da gelin eldir, kendi çocuğunu kafaya takar, onun başına bir şey geliyormuş gibi kurgular, kötü olan hep öbür taraf olur, bunu değiştiremezsiniz. Ama olgun bir eşin (kadın ya da erkek), evlilikte olan şeyleri ailesi bile olsa sürekli başkalarına anlatması ciddi bir sıkıntıdır. Ben şahsen evliliğin kadın tarafı olarak anneme pek bir şey anlatmam, bir problem bile olsa yansıtmam, kendi başımıza çözeriz bir şekilde. Annem saçmasapan bir müdahale yapacak olsa önce ben tepki koyarım, daha olay eşime yansımadan keser atarım, gerekirse anneme çemkiririm. Eşimden de aynı şeyi beklerim.

Eşinizle daha ciddi konuşun. Daha daha ciddi konuşun. 2 günde bir arasın anasını tamam da havadan sudan konuşsun. Hayır ev kadını olsa anlayacağım ama doktora yapıyor diyorsunuz, ben de yuh artık diyorum. Evde olup biteni o kadar anlatmasın.

çok şey söylenmiş, evli değilim ama belki yardımcı olur bir kadın bakış açısıyla. iç durumu bilemem ama zor koşullarda çocuk yetiştirmiş anneler özellikle büyük kızlarına düşkün olurlar. hani nasıl desem hem arkadaşı hem evladı hem yardımcısı olur. bir başkasının gelip onu elinden alması anne için zor bir durum olur ve hala eski zamanında kızı yanındaymış gibi yaşamaya devam etmek ister. kız da eğer tam olarak kişiliğini oturtamadıysa anneye aşırı bağımlı oluyor. tercih yapmasını isteyerek işleri daha da zora sokma derim ama profesyonel bir yardım almanız yardımcı olabilir. eğer imkanın varsa başka bir şehre taşının uzaklaşın biraz. zaten bu düşük bir ihtimal olur gerçi:)eğer eşin annesini ziyarete sık gidiyorsa mümkün olduğunca yanında sen de git ve annesine onu sahiplendiğini onun yanında olduğunu göster. belki anneye kardeşlere hediyeler ev ihtiyaçları götürmeler tarzı şeyler annenin yanında eşine aşırı ilgi gibi şeyler anlatmak istediğim. belki kayınvaliden sana güvenmeye başlar zamanla ama kısa sürede olmayacağı kesin. arada eşinden habersiz kayınvalideni ara halini hatrını sor. aile yaşantınızın ayrı olması gerektiğini uygun bir dille anlat eşine ve uygulamayı görmek istediğini belirt. olmadıysa sen de onun ailesiyle ilgili özel şeyleri kurcala ters piskoloj, belki işe yarayabilir. dayanabildiğin yere kadar dayan boşanmak son çözüm sonuçta:/

domine et ortamı. insanın genlerine işlemiş bir huyu var, baskın karakteri görünce pısar. sen yapay da olsa baskın karakteri oyna dengeler yerine otursun.

2 ay içerisinde evleneceğim bende.ve söylediklerin şimdiden bizim için bile sorun olmaya başladı.biz aileleri mümkün olduğu kadar sokmamaya çalışıyoruz olaylara ama ister istemez etkileri oluyor.orta yolu bulmanız gerekiyor.senin benim ailem karışmaz melek gibidir demen bile bir sorun aslında.

kaynanayı uzaklaştır, ne işi var onun ilişkide, 3 kişilik bi' şey değil bu.
kaynana! sözüm sana: çık, çık, çık!
ayrıca her kız çocuğu böyle olmaz, annesiyle gene konuşsun ama ilişkiniz hakkında değil. bu konuda da eşinle konuşacaksın. zarar gelmesini istemiyorum bize deyip, kafandakileri sabırla ve kırmadan paylaşacaksın.
çözülebilmesi için denemek lazım önce.

bence önce kaynanaı evlendir .

okurken sıkıntı bastı, 3 günlük hayat. kaynanadan uzaklaş, olmadı bi hal çaresine bak. en son iş boşanmak. boşanmakta sevgili ve seviyeli ilişkide gereksiz.

Ne yap, ne et ama çocuk yapma.
Kanarsın o tatlı sözlere, sonra üzülürsün...

Boşanma! Sakın! Boşanma!
Döverim bak, harbi diyorum çok pis döverim. Farklı sebeplerden daha kötü durumdayken boşandım. 1.5 yıl geçmesine rağmen hala holding sahibiyken sokağa düşmüş gibi hissediyorum. Tek yol eşinle konuşmak. İşe yaramadı mı bir daha, olmadı bir daha. Baktın işe yaramıyor, sözlerin anne kalkanından sekiyor o zaman (eğer o da seni seviyor ve durumu düzeltmek istiyorsa) profesyonel destek alın. Kulağa hoş gelmediğini biliyorum ama çok işine yarayacak. Maddi sıkıntın varsa bile borç harç gidin bir uzmana. Dışarıdan birisinin söylemesi çok şeyi değiştirecek göreceksin. Ne olursa olsun boşanmak en son seçenek bile olmasın senin için.

kaynana o kadar iyi ama o kadar iyi davran ki hep altta kalsın. hep bir mahcubiyet durumu yarat.. ters manyel at kardeşim yani! tabii hepsini karının gözünün önünde yap. eee show dünyası!

cok özür dileyerek söylüyorum: ailesi yüzünden hayat arkadasi ile tartisan bi kiz, senin gibi bi ezik icin fazla bile.. sakin elinden kacirma, aman diyim, baska bulamassin..
ha illa bi cözüm yolu ariyorsan sahip oldugun arkaik kayinvalideye burda yazili modern metodlar sökmez, cesaretin varsa hemen simdi, eger yoksa bi ufak devirdikten sonra kapisina gidip "talükatini bezbezlerim senin, uzak dur evimden' diyemedigin sürece zaten o ev senin olamayacagi icin dert etmene gerek kalmaz.. zaten evine sahip cikamadigin icin boynuzu da yersin yakinda..
aman be cok dertmis seninki de, bi kadehte sana iceyim bu gece..

Arkadaşlar hep, sakın çocuk yapmayın falan demişler ama ben tam aksini düşünüyorum; çünkü birbirinizi sevdiğinizi özellikle belirtmişsiniz, ayrılmaya da gerek olmadığı ve hatta saçma bulduğum kanaatiyle, ben herkese karşı çocuk yapmanızı tavsiye ederim. çünkü ortada size karşı duyulduğunu kesinlikle düşünmediğim bir saygı söz konusu.özellikle kayınvalideniz tarafından. ilkel gibi görünse de, insanın doğasında olan bir şey bu kimse inkar edemez, bir çocuğunuz olursa saygınlık kazanabilir ve hatta sizin de artık ayrı bir ''aile'' olduğunuza ikna edebilirsiniz. biraz tehlikeli bir karar olabilir, ancak zaman içerisinde siz de göreceksiniz ki, eşinizin annesi de artık evliliğinizi gerçek anlamda kabullenmiş olacaktır. uzaklaşmak ve uzaklaşıp da ikinizi birbirinize daha çok bağlayacak ve eşinize 7/24 ailesini aratmayacak bir meşguliyet olan çocuk ile her şey yoluna girebilir, ancak açıkçası eşiniz ile uzaklaşma konusunda uzlaşacağınızı sanmam..siz yine de çocuk konusunu bir düşünün derim, sevgi sağlamsa ayrılmak kadar saçma bir şey olamaz.

yorumları okudum, her şey söylenmiş...ama en doğrusu @sezai ikilitre'nin söyledikleri maalesef.

bir sorun var ve bu senin sorunun, bıraksan eşin ve annesi hayatlarının sonlarına kadar öyle yaşarlar...duruma üzülen bir kaç kişi olabilir; ama bu senin sorunun.

bu sebeple çözümü dışarıda aramanın, öyle tavuk gibi yumurtaya oturup beklemenin bir anlamı yok. g.tü b.klu bi civiciv bile edinemezsin böyle...


e çözüm yolu da çok basit:
eşin ve annesiyle konuşmak, sonra bir daha konuşmak, sonra bir daha, sonra bir daha...yani @sezai ikilitre'nin dediklerini güzel yoldan yapmak. bağırarak çağırarak ikna edilmiş pek insan yoktur galiba dünyada çünkü. korkudan ya da kafasını şişirip sıkıntıya girmemek için ikna olmuş görünenler vardır. sen de biliyorsun.

konuşmak zor iş ve sonuç alması pek mümkün değil gibi gelecektir sana büyük ihtimalle. ama iş öyle değil güzel kardeşim. otoriter davranırsan(otoriterlik bağırıp çağırmak değil biliyorsun) doğru kelimeleri kullanırsan(bu çok önemli) başarısız olman çok fazla zor; tabi yapabilene.

öyle tembellik, sıkıntıya girememek, günüm güzel geçsin düşünceleri falan cahil adam, salak adam işi. iki dakka götünü kaldır da bu konu için gerçekçi bir şey yap...

bu senin hayatın ister yönetime geç istersen de milletin senin üzerinden nasıl egosunu şişirdiğini izle.


onlarca denemeden sonra (ama deniyorum diye kendini kandırma, kaliteli iş çıkart) yine de olmuyorsa eşini al ve uzaklaş o aileden. bağlantıyı koparmadan onların karışmasını engelle(talefon dahil)(ama güzellikle, zaten eşin hak veriyormuş sana...güzellikle).

kaynanaya koca bul bence. dul gibi geldi.

Yukarıda yazanları çok fazla okuduğumu söyleyemeyeceğim. Yardımcı olacaksa aklıma şunlar geldi:

Eşine asla annesini kötüleme. Her ne yaparsan yap bunu eşinin annesini kötülemeden yapman gerekiyor. Eşine sürekli onun yanında olduğunu hissettirmen gerekiyor.

Kaynananla konuşmak yerine sorunu kaynağından çözmeli ve eşinle konuşmalısın. Eşin kendi içinde bu sorunu hallettikten sonra annesiyle olan ilişkisini de bir yoluna koyacaktır zaten.

Eşine artık sizin ayrı bir yaşantınız olduğu gerçeğini anlatman gerekiyor. Bir aile olarak geleceğinizin ve mutluluğunuzun birbirinize sıkı sıkıya bağlanmaktan geçtiğini eşine anlatman gerekiyor. Önemli olanın seninle olan ilişkisini sağlamlaştırmak olduğunu anladığında hatasının farkına varacaktır.

Kendini suçlu hissetmesi yerine doğru yolu bulması konusunda yardımcı olabilirsin.

Ne kadar iyi anlaştığınızı ve bunu kaybetmek istemediğini hatırlatmakta fayda var.

Başka bir şehre taşınıp herkesten ve her şeyden uzaklaşabilirsiniz. (Deneyip memnun kalan var. )

Bol şans.

Bana kalırsa bu boşanmayı gerektirecek kadar büyük bir sorun değil. Sen eşini ciddi anlamda seviyorsun anladığım kadarıyla ki eminim o da aynı şekilde seni seviyordur. Yoksa birbirinizin davranışları yüzünden daha çok kavga ederdiniz.Bu durumda Yapılması gereken he deyip geçmek. Biliyorum çok zor ama başka çaresi olduğunu sanmıyorum. Bir de çocuğunuz var mı acaba? Eğer yoksa bu sorunlar eve bir bireyin daha katılmasıyla tamamen son bulabilir. :)

(bkz: kime göre neye göre)

1 başlık söz konusuysa 5.000 $ a yaparız.

Gazı aldın yapmaya başladın umuyorum. Kolaya getireyim derken büyük resmi kaçırma.

bahsettiğin şarkı voya con dios - nah neh nah

www.youtube.com

şarkı için (bkz: live is life)

img522.imageshack.us

bu da içerken dinlediğim şarkılardan bazıları arada hoşuna gidecekler olabilir

ace of base, milli vanilli, ice ice baby, duran duran
beni en cok benden alan "groove is in the heart" klibiydi.

"eski kırkbeşlik" konseptiyle çalınanlar türkçe olur.
yabancı parçalar "eski kırkbeşlik" diye değil de "70's, 80's" falan diye adlandırılır genelde. siz türkçe mi arıyorsunuz, yabancı mı.

parça olarak birden sorunca aklıma gelmedi.

aslında hem türkçe hem yasbancı dilde arıyorum. ama esasen 80'lerde 90'larda insanların dinlediği şarkılardan bir liste yapmak istiyorum. şöyle 45 dakika kadar sürse yeter.

O sözlüğün konseptine biraz aykırı gibi sanki. Yani milyon tane dizinin milyar tane bölümü için ayrı ayrı başlık açmak... Daha çok forum ortamı oluşturur gibi geldi bana. Bu gibi şeylerin yapıldığı bir çok forum sitesi var. Sizin gibi düşünen kişiler oralardan yararlanabilir bence. BENCE.

iyi de insanlar dizi başlıklarını zaten forum gibi kullanıyor/uz. gün aşırı ezel(2243) lost(4545) başlıklar malum. bunların altındaki entrylerde forum msgları. ben ayrı bir forum vs istemiyorum ki sözlük yazarlarının görüşlerini merak ediyorum. kanımca bu uygulama standardizasyon değil tersine çöplük ve garbage arttıyor.

şunu anlamıyorum. her maç neden ayrı birşeymiş gibi açılıyor.

fenerbahçe galatasaray maçı diye bir başlık açılsın. sonra maç oldukça onun altına yazılır onun altına entry girilir.

lost başlığını ele aldığında bu dediğin neredeyse imkansız olur. insanlar bir entride bazen 15 ayrı bölüme atıf yapıyor. hangi birini eleyeceksin?

her fener - galatasaray maçı aynı değil ki çünkü, tarihi farklı, oynandığı yer farklı, oynayanlar farklı. dediğin gibi bir şeyin sözlükte olması imkansız, bin tane mehmet yılmaz var hangi birine ayrı başlık açacaksın.

Bana çok mantıklı göründü.
Mesela diyelim ki lost'u ya da house'u 2 yıl sonra izlemeye başladım. Ne okuyacağımı sayfa sayfa aramak sezonların takribi entrilerini bulmak ve okumak çok zor, bu sırada poiler görme ihtimalim de oldukça fazla.

Ayrıca mesela diyelim ki 2. sezon 5. bölüm hakkına biley yazmak istiyorum ama lost başlığı altına yazamam artık adamlar 10. sezon 20. bölümde neler neler tartışırken.

Ayrıca 5 nisan istanbul'da kar yapması, 6 nisan istanbul'da yağmur yağması, 8 nisan tayyibin konuşması diye başlıklar gırla gidiyor, dizileri bölüm bölüm ayırmak hem okuyanlara hem yazanlara çok daha faydalı.

Klasik batı müziği harekatı kadar kolay olmayacaktır ama bi moderatör ve bikaç gönüllüyle, bide olay da duyurulması ve dizilerin altına yazaların kendi entrilerini taşımalarıyla gayet 1-2 haftada hallolabilir bişey bence.

mümkün değil. zaten yazarlarda taşıma yetkisi yok.
10 mod + 4 karagöz + 4 hacivat + ssg = 19 kişi

hadi bunu geçtim format olarak şu ankilerin ayrışması mümkün değil.

ama madem gönüllüsünüz böyle bir çalışmaya (bütün bu çalışmayı isteyenlere söylüyorum) her bölümün entry numaralarını gruplayıp "x'inci bölümle ilgili entryler:" diyerek girin. ileride sözlüğün başlık yapısıyla ilgili değişiklikler yaparsak bunlardan faydalanabiliriz.

Dark Horse ve Gozupek hakkaten de arayıp da bulamadığım tarzda mod'lar.
Bence şahane fikir. Hatta buradan bir pilot dizi seçerek başlık açın, elimizden geleni yapalım.

bence yapılır. belli başlıklarda kullanılmak üzere tag sistemi getirilir. yazarlar hangi bölüm olduğunu tag'ler. okuyan da bir tıkla bu tag'lere kadar okur. oldu bitti.

bir ortaoyun takımı daha oluşturulur bunlar sadece dizi başlıkları ile ilgilenir. ne var ki bunda. buna gönüllü olacak bir sürü insan vardır bence. eğer yazar farklı bölümlere referans gösteriyorsa varsın sadece o dizi başlığında olsun. ama bir bölümden sonra diğer bölümlere gönderme yapıyorsa gitsin istediği bölüm altına yazsın. şöyle bir durum var. şu an itibariyle zaten dediğim şey yasak değil. yani lost s06e14 diye başlık açılması serbest ama kimse gidip onun altına girmiyor. yani karşı argüman bu gelebilir. böyle birşey yasak değil eğer insanlarda kendiliğinden böyle bir istek olsaydı bu oluşurdu.

tag sistemi yapılabilir mi bilmiyorum ekstra kodlama gerektiriyor. halbuki benim dediğim sadece bir alışkanlık oluşturulması.

takibe düştüyse muhtemelen tcmb ye bildirilmiştir. bu da 90 günlük bir gecikmeye tekabül eder. gecikme daha kısaysa sorun yok. tcmb de sicil sorgulamasını bir bankacı yapabilir. bu da yeni kredi başvurusunda ortaya çıkar. gideyim bir öğreneyim diyemezsin.

icraya koyulmadı ancak kredi kartı kapalı avukat ataması yapılmış halde hangi aşamaya tekabül eder bilemem ama sorunun özü bu adam tekrar kredi alırken 3paralık kredi kartı borcu daha sonra sorun yaşatır mı>?

yaşatabilir de yaşatmayabilir de. kara listeye alınıp alınmadığı önemli. bir de ileride kredi talep ettiğindeki kredibilitesi de. örneğin kişi eğer 657li ise kara listeden çıkarıverirler. ya da memur kefili varsa. ya da alacağı miktar ve uygulanan faize göre vs.

ama tabi benim bu bilgilerimi bir bankacıdan doğrulamak daha mantıklı olabilir.

bir makarna yapmak bile zor geliyorsa, gecmis olsun.
4 liraya marti etinden yemek yapan yerler var.

öncelikle en kısa zamanda yemek yapmaya alış, her zaman sana yemek yapacak birilerini bulamazsın, iki haftadan daha uzun da sürebilir bu süre. sonra bahçelide bildiğim kadarıyla bir sürü kafe vs var paket yaptırabilirsin. çabuk çorbalara su kaynatmaktan da üşenmiyorsan ekmekle beraber bir öğünü çıkartırsın :)
ya da kahvaltı yap buzdolabından kahvaltılıkları çıkartmaya üşenmiyorsan.bildiğim kadarıyla ocağa koydun mu olan pilav üstü kuru yok henüz.

ekmek alıp yiyebilirsin. hazır satılıyor.

@sir gawain bu cevabın beni çok yaraladı, @mindradio seni saymıyorum bile. Çabuk çorba fikri güzel hiç aklıma gelmemişti bunun gibi bişey aramıştım.

sahana yumurta kırmaktan ya da makarna yapmaktan daha kolay ve ucuz bir şey arıyorsan yapacak bir şey yok. gerçekten ekmek ye. yazarken ciddiydim. aralara serpiştireceğin simit dilimleriyle kendine küçük sürprizler de hazırlayabilirsin.

marketlerde hazir ürünlerde sürekli indirimler var, tansastan keskinoglu ürünlerini %50 indirimle aldim paketi 2-3 liraya geliyor onlari takip et. bim de manti ve dilimlenmis patates var ucuza, knor un yeni cikan corbalari var anadolu lezzetleri gibi birsy onlar da güzel.

hazır kore yemeği vardı, markası neydi hatırlamıyorum, yemek pişirmeden çok baydığım ya da sınavımın olup da yemek yapmaya zaman ayıramayacağım zamanlar onu alır yaprdım. içinde tozuyla malzemesiyle kore makarnası gibi bir şey, üzerinde çizgiye kadar kaynar suyu döküp 1 -2 dakika karıştırıyorsun. gayet de lezetli oluyordu. soracıam sandvic de mi ahzırlamak zoruan gidiyor. mesela al bir koca kaşar bir maret salam tere yağ domates, kendine sandivic hazırla yani. ha en olmadı bir kız/erkek arkadaşıan rica edersin sana bir kazan makarna yapar idere ettiği kadar öyle devame dersin falan filan. zor değil ya. ölmezsin korkma.


bu arada ekmek arası simiti bilmem de canımın ekmek arası patates çektiği ve malzeme kıtlığı yaşadığım bir dönem ekmek arası ruffles yapmıştım sakın yapma!

tost yap, hem ucuz hem doyurucu.

bim'e gidin, hazır pizzalar var, doğranmış patatesler var, atın tavaya kızarıyor, güzel oluyor. pizzayı fırına atın on dakika sonra güzelce pişiyor. hatta daha olmazsa, hazır dondurulmuş lahmacun bile var, tavaya koyun, ısınıyor, pişiyor, oluyor yani...

hem de upucuz.

pınar'ın donmuş tavuk kroketi var. 3-4 öğün çıkar ekmek arası. fiyatıda 7-8 liraydı sanırsam.

bimin pizzasından uzak dur mantısı var dondurulmuş onu al. haşla ye. 10 dakika.

Şu geyiklerden bıkmadınız mı afedersiniz ama? "Erkek adamım, yumurta bile kıramam, bunları yazıyorum ki birisi(!) çıkıp, aa ne kadar da ilginç, hiç mutfağa girmemiş tabiî, ne işi olur ki, ah öğreteyim hemen" diyecek.

yok ya?

git al lahmacun 1 liraya en uyduruk yerden. Bunu düşünebileceğinden eminim, eh dediğim gibi bu kadar zeki insansın sonuçta.

cedric'in bahsettiği kore makarnasının adı "ramen"dir. bir tabak makarnadan da daha doyurucudur kendisi. piyasaya çıktığında çok çok ucuzdu, şimdi biraz daha pahalı ama 4 lirayı bulmaz sanıyorum ki. Carrefour, macrocenter vb. marketlerde satılır, lüks şarküterilerde de vardır.

Bir de iglo ürünleri var, fish fingers, vegetable fingers falan diye.. onlar pahalıdır genelde, ama promosyonlu olanlara rastlarsanız alın derim. ben geçen gün bir tane fiyatına 3 tane aldım, birazcık bakınıverin.

Gelidonya Feneriiiiiiiiiiiii!!!!!!!
sakızlı muhallebi yemezsen darılırım :)

gelidonyafeneri.com
auto-music'e dikkat sesi kısın ayy!!

pahalımsı gibi diil gibi biraz ama...
ama gerçek meyhane için net piknik diyorum, sakarya.
ilgi alaka olarak içmediğiniz için size kızgınca bakan garsonları vardır :)

çakırkeyf vaar güvenlik caddesinde, balık lokantası meyhane karışımı, küçük şirin bi yer.

Laterna yı bilirim ancak hiç gitmedim, gelidonya feneri de sanırım o tarzda ama ikiside tam istediğim türde yerler arkadaşlar, tam isabet yapmışsınız...Fiyatlar nasıldır buralarda?

gelidonya'dan çok ucuza çıkamazsın diyim. ama sanki eşşek yükü de değildi gibi anımsıyorum. güzel bir gece için değer sanırım.

(grup halinde gidip çoook içki içtiğimiz, arkadaşlarımız eklenip ayrıldığından kelli kişi başı en az 40-50 veriliyor hep.. ama işte yılda bir

portakal içinde sakızlı muhallebiden de yiyceksin ha! :) içinden de kediebesinin canına değsin diycen unutma

Laterna'da fiyatlar normal, hatta makul diyebilirim, ben de uzun zamandır gitmiyordum, gidesim geldi şimdi :) bak internet sitesi de şöyle :
www.laterna.com.tr
menüye bakabilirsin..

Kişi başı 50 ye fitim yahu hemde çok içki diyorsun...Tamamdır arkadaş, kediebesi çözdün sorunumu, teşekkür ederim =)

(bkz: çıngı)

(bkz: tavukçu lokantası)

traş makinasının şarjının bitmesi. cihaz eski olduğu için istediği anda kendini kapatabiliyor, deliriyorum.

lavabonun kirli olması. kıl, tüy, su damlası vs. her tür kirlilik işte. hele vücut kiri göze görünür hale gelir ya duşakabinde, işte at o duşakabini.

bi de yerlerin ya da terliğin ıslak oluşu.

şampuanın bittiğini farketmek

suyun sıcaklığını bir türlü ayarlayamamak...kudurtuyor resmen.

(bkz: ıslak banyo terliğine çorapla basmak).
çok sinir olurum.

su sıcaklık ayarıyla uğraşmak.
küvetteki en küçük bir kir, kıl, tüy olduğunda bile rahatsız olmak. suyla ittirip götürtmeye çalışmak. halbuki hijyen delisi de değilim ama bu takıntı işte.
sabunda ya da bezde (bez mi denir ne denir) kıl olması.

peki arkadaşlar, sadece erkeklere soralım.

traş olurken aynanın buğulanması hakkında ne düşünüyorsunuz?

aynanın buğulanması da uyuz eder ama banyonun ışık düzeni ayar ediyor beni asıl. tıraş olmayı baya zorlaştırıyo.

havlunun yere düşmesi
şampuan kutusunun üzerinde kalıntı vs. olması ve elimden kayıp yere düşmesi
duş jellerinin yeterince akışkan olmaması, kolay ele dökülebilir olmaması
havalandırmanın açık olmasına ragmen aynanın buğulanması

el-yüz yıkadığım sırada lavabodaki kıl, sümük, yemek artıkları -diş fırçalaması akabinde- vb bilimum şeyler. çok iğrenirim. lan hiç bakmaz mısınız dişinizi fırçaladıktan sonra lavaboya, allahsızlar? ha bir de havalandırmadaki sinekliğin delikleri çok ince ama yine de tuhaf tuhaf minnacık böcekler gelmiyor mu deli oluyorum. aynaya konuyorlar, uçuyorlar felan.

aynanın buğulanması, böyle ince detaylara girdiğim zaman sakal üzerinde, delirtiyor. nefes almamaya çalışsanda burnundan ordan burdan buharlaşıyor. o yüzden gazete ile girdiğim oluyor banyoya.
bir de lavabonun küçük olması berbat bir durum, yüzünü yıkayamıyorsun bile.

- su sıcaklık ayarı
- ıslak terliğe çorapla basmak
- şampuanın bitmesi

banyo yaparken suyun sogumasi en uyuz oldugum sey.

banyo sırasında ev ahalisinden birinin,mutfak wc gibi bilimum su tüketilen yerlerde suya köküne kadar abanması sonucu sizin suynuzun haşlak ayarına gelmesi soğutmaya çalışmak vb.

traş makinesinin sürekli prizden çıkması, yani aslında gevşek priz(böyle mi denir bilmiyorum)

-diş fırçamın ıslak olması (biri mi kullandı acaba düşüncesi)
-sen iş üstündeyken.. anahtarı olan ev ahalisinin zili çalıp kapının açılmasını istemesi.. ve bunu 2 sn içinde istemesi(kapıda bekliyorum sanki aq).. açılmayınca zile abanması..

tuvalet kağıdı veya sabunun bitmiş olması.
banyoda suyun bir anda soğuk akmaya başlaması.
sifonun çalışmaması.
terliklerin veya yerin ıslak olması.

termosifonla suyu ısıtıyorsanız, sıcak suyun bitmesi. evet uzun yıkanmayı seviyorum ama kısa da tutmaya çalışsam, su serinlemeye başlıyor bir müddet sonra.

sicak su gelene kadar beklemek sonra kapatip tras olup jileti temizlemek icin muslugu tekrar acinca soguk suyun gelmesi ve sudan tasarruf edelim diye bir turlu sicak suya ulasamamak

kesinlikle ıslak banyo terliği; çoraplı ya da çorapsız basmak fark etmez.

-çorabımın ıslanması.
-pis bir banyo.
-diş macunumu başkasının kullanması.
-suyun soğuması.
-soğuk fayansla temas etmek.

dus aldıktan sonra aynada olusan buhar.aq banyodan cıkınca tıras olmak istiyorum
aynadaki buhardan olamıyorum.dus almadan tırasta zor oluo cild yumusamıo fln..

su sıcaklığı.
kıl tüy.

hacı banyoda yapılan her şey için (senin saydıkların ve saymadıklarında dahil) su gerekir.
eğer su kesilirse o banyoda bişi yapılmaz.
cevap; tabiki su kesilmesi

bu arada kafanızdaki cevap nedir?

ahizeden gelen suyun tazyikinin az olmasi resmen ifrit ediyor beni. ben foşur foşur hayvanlar gibi gelmesini istiyorum.

duştan sonra bornozun banyonun dışarısında olduğunu farketmek. üşengeç olduğum için her banyodan sonra asmıyorum bornozu yerine, şapır şupur oluyor yerler alırken

duşakabinden çıkınca üşümek
çorapla ıslak yere basmak
kirli lavabo

(bkz: 8 mart 2010 ankara kent içi ulaşım indirimi )

saatini bilmiyorum tam olarak ama doğru.

ayrıca bir söylentiye göre yeni otobüsleri faaliyetten kaldıracakmış kendileri. eski otobüsler geri geliyormuş.

www.ankarahaber.com

Melihin işleri hep bunlar, isyana teşvik ediyo adam resmen otobüsçüleri.. Aşti deki otoparkın gelirlerini Keçiörengücü spor klubüne bağışlayacağına otobüsler için kullansın..